KANLI SİLAH-29

114 33 0
                                    

Ellerim kalın sarı bir iple bağlanmış vaziyette koltuğun köşesinde oturuyordum. Adam bana yardım ederse bu sefer de Caner tarafından öldürüleceğini söyleyip, aklını daha fazla karıştırmama izin vermeden beni bağlamıştı. Bu sefer gayet nazik davranıyordu. Tanıdıklarımı kızdırmamak için elinden geleni yapmaya hazırdı, beni serbest bırakmak hariç. Adamı bir şekilde etkisiz hale getirmekti niyetim. Ama kaçış planım yetersizdi. Bir köşede uyku göz kapaklarıma çökmüş bir halde yarını bekleyemezdim. "Dizimi izlemek istiyorum" dedim emreder bir tonda. Olmaz diyecek gibi olduysa da yüzümde yer etmesinden korktuğum tehlikeli gülüşümü görünce telefonunu çıkarttı.

"Fazla internetim yok ama."

"Kısa bir bölüm izleyeceğim zaten. Kızın annesi hastanedeydi. Öldü mü merak ediyorum." Telefonu bir şekilde ele geçirirsem birilerine ulaşmam kolay olacaktı. Nerede olduğumuzu bilmiyordum. Ama telefondaki sinyallere ulaştıklarında beni bulabilirlerdi. Caner'in intikamını ya da Mithat beyin keyfini beklemek zorunda kalmayacaktım böylece. Emirlerimi bekler gibi ellerini önünde bağlamış adam söylediğim siteye girip telefonu masanın üzerine koydu. Dokunmam yasaktı, yalnızca izleyecektim.

Bir köşede oturan ve her hareketimde beni izleyen adamın internet faturasını umursamadan, iki bölüm izledim. Kızın annesi ölmemişti ama kız, onu bu hale getirdiği gerekçesiyle suçlu ilan edilmişti. Yaklaşık dokuz yüz elli bölümde hala iyi niyetinden emin olunamamış başrol kıza acıyarak baktım. Kapıyı çarpıp gitse daha mutlu olacaktı ama yapmıyordu.

Dizi yorumlamayı bırakıp yavaşça arkama baktım. Kurban derin uykulardaydı. Benim de gözlerim acımaya başlamıştı ama burası uykuya dalınacak en son yer bile değildi. Birbirine bağlı ellerimi yavaşça kucağımdan kaldırdım. Masanın üstüne yerleştirilmiş telefona yaklaştırdım. Sadece ekran tuşlarını kullanarak, cihazı yerinden oynatmadan yorum sayfasını açtım. Videoyu kapatamazdım, en ufak bir ses kesikliğinde, araya reklam girdiğinde kalkıp yanıma geliyordu. Arama ekranına girip telefonu kaptırmayı göze alamazdım. İki saniyede bir başımı çevirip uyuyan adamı kontrol etmeyi ihmal etmiyordum. Parmak uçlarımı yavaşça ekrana değdirdim. Çoğu kelimeyi yanlış yazsam da anlaşılır bir mesaj olmuştu. Gönder tuşuna bastım.

"Bwn numunw uardım edşn ksçırldm"

Sitede bir tek benim yorumum vardı her zamanki gibi. Sitenin sahibi mesajımı gördüğünde polise haber verirse bulunurdum. Kaçma girişiminden önceki kendimi garantiye alma hamlem buydu. Sonra adamın derin uykusundan faydalanıp siteyi kapattım. Omzumun üstünden dönüp baktığımda, bir hareket göremedim. Üstünde ahize amblemi olan uygulamaya tıkladım. Eğer uygulamalar şifreli olmasaydı, polisi arayacaktım. "Hasta herifler" diye fısıldadım. Kim telefonunu böyle şifrelerdi ki Caner ve ekibinden başka? Yerimden kalktım yavaşça. Beyaz kapının önüne doğru kuş tüyü kadar hafif adımlar attım. Ellerimi kapı koluna koydum ve çevirmeye hazırlandım.

"Ne yapıyorsun sen?" Yerinden ok gibi fırlayan adam yüzünden irkildiğimde sırtımı arkamdaki duvara çarptım. Biraz daha uyusaydın olmaz mıydı gardiyan?

"B-ben... tuvalete gitmem lazımdı."

"Bana söyleseydin ya, uyumuyordum ben. Gözlerimi dinlendiriyordum, her adımını duyuyordum yani." Telefona yazdığım yardım mesajını gördüğü anda engellerdi uyumuyor olsaydı. Yüzüne iyice baktım, kontrolü elinde tutmaya çalışıyordu sadece. Yanıma geldi ve kapıyı açtı. Kızarmış gözlerini görse söylediği yalana gülerdi. "Tuvalet şurada işte." Yanımızdaki kapıyı işaret etti.

"Ellerim bağlı." Uzattığım ellerimi çözdü.

"Ters bir hamle yaparsan külahları değişiriz, ona göre davran!" Başımı sallayıp tuvalete girdim. Soba olmayan her yer buz gibiydi. Dolapsız bir lavabo ve yerde alaturka tuvalet vardı. Kapalı pencere benim sığamayacağım kadar dardı, oradan kaçamazdım. Ellerimi belime koymuş kapıdakini atlatmak için bir fikir ararken kapıyı tıklattı.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now