ɴɪɴᴛʜ

385 39 28
                                    

"Baba,burda korkunç bir şey var"dedi Minhyuk babasına seslenerek. Babası da kaşlarını çattı ve çimlerden kalkıp ağacın arkasındaki oğlunun yanına gitti.

"Ne var oğlum?"dedi ona. Minhyuk da dudaklarını büzüp minik parmağıyla ağacın dibindeki böceği gösterdi ona. Gözleri dolmuştu,o canavar korkunçtu. Sunghoon ise dudağını dişledi. Oğlu böceklerden o kadar çok nefret ediyordu. Çünkü korkuyordu. Aynı onun gibi

"Bebeğim,hadi kucağıma gel. Eve gidelim"dedi ona ve oğlunu kucağına alıp,saçlarını okşamaya başladı. Bu gece zor uyuyacaktı Minhyuk. Bu da Sunghoon'un hiç uyumayacağı demekti. Oğlu hassastı. Her şeye karşı.

"Baba,eve gidip uyuyalım,tamam mı?" dedi ona. Sunghoon da derin bir nefes alıp oğlunun saçlarına öpücük kondurdu.

"Tamam bebeğim"dedi ona.

,,,,,,

Odalarına gelirken koridordaki hafif ışık arasında kapının altından gelen ışığı gördü Sunghoon. Bu da kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Giderken mum yaktığını hatırlamıyordu.

Odaya vardığında kapıyı açıp içeri geçti. Ve Minhyuk'un küçük oyuncaklarının yanında oturan Heeseung'ı gördü. Bu derin bir nefes vermesine neden olmuştu. Nedensizce saraya geldiğinden beri içinde korku vardı ve geçmiyordu.

"Nerdeydiniz?"dedi Heeseung endişeli sesiyle. Akşam olmuştu çoktan. Oğluyla ve Sunghoon'la vakit geçirmek istediği için gelmişti ama odasının boş olduğunu görünce beklemeye karar vermişti de çok geç olmuştu.

"Ormana gitmiştik de. Minhyuk sıkıldığını söyleyince onu gezmeye götürdüm. Geç olduğunu farkedememişiz"dedi Sunghoon. Heeseung da hafif kafasını salladı ve onlara yaklaştı. Sonra da elini kaldırıp Minhyuk'un saçını okşamaya başladı.

"Sunghoon, onu kucağıma alabilir miyim?"diye sordu kısık sesiyle. Sunghoon da yutkundu. Luna'nın söylediklerini hatırladı o an. Ve hafifce kafasını salladı. Heeseung'ın gözlerinin parıldadığını gördü. Gözlerinin dolmasına engel olamadı.

Heeseung ise oğlunu kucağına alıp yatağa doğru gitmeye başladı. Minhyuk ise hafifce mırıldanıp ona sıkıca sarıldı ve başını boynuna sakladı.

"Yatağa mı yatırayım, kucağımda mı kalsın daha?"diye sordu Heeseung fısıltıyla.

"Biraz kalsın. Bu gün korktu, zor uyur şimdi"dedi ona. Heeseung da kaşlarını hafif çattı ve yatağa oturup sırtını duvara yasladı.

"Neden korktu ki?"diye sordu ona. Bebeğinin rahatlaması için onu rahatlatacak feromonlar yaymaya başlamıştı. Sunghoon da yatağa onun karşısına oturup kucağındaki bebeğinin sırtını okşadı ve anlatmaya başladı.

"Ben çiçekleri inceliyordum. O da çime oturmuş etrafa bakıyordu ama çimde bir böcek görmüş. Sonrasında beni çağırdı çok korkmuştu" dedi ve hafif gülümsedi. Oğlu çoğu şeyde babalarına benziyordu. Heeseung da gülümsedi buna ve bebeğinin saçlarına bir kaç öpücük kondurdu.

"Çok uzaklaşmayın saraydan"dedi onlara. Sunghoon da kafasını salladı. Bunun tehlikeli olduğunu o da biliyordu.

"Sen gitmeyecek misin?"diye kısık sesle soru yöneltti Sunghoon ona. Heeseung da kafasını iki yana salladı.

"İstemiyorum"dedi ona. Sunghoon da alayla gülümsedi

"İstediğiniz her şeyi yapamazsınız, prensim"dedi ona. Heeseung da dudaklarını yaladı hafif.

"Yapabilirim, hoonie'm"dedi ona. Sunghoon'un ise aklı sadece bir şeyde takılmıştı.

"Hoonie'm?"diye sormaktan da çekinmedi hatta. Heeseung da yüzündeki gülümsemeyi silmeden

THE TRUTH UNTOLD||HEEHOONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin