"O zaman neden onu da getirip, bizi beraber yüzleştirmediniz?" diye cesaretle sordu Tugay. Adam da bu cesarete şaşırmış gibiydi. Belli ki, genellikle karşısında sinen insanlar görmüştü.

"Sence kız kardeşimi apaçık gizli saklı ilişkilere alet etmeye çalışan bir adamın gözleri önüne ellerimle getirir miyim?"

"Gizlemek istemedik," Tugay tam ona, zorba bir ağabey gibi davranmasa, ona cesaret edip anlatacaklarını söyleyecekti ki adam sözlerini kesti.

"Seni Yüsra tanıyamaz." Geriye çekildi ve yeniden telefonunda bir şeyler yazarken, onu hafife alıyormuş gibi yüzüne bakmadan konuştu. "Yüsra, ömründe pek çok insanı tanımadan sever. İlk iyi taraflarını görür. Herkesi kendi gibi sanır. Bir meleğin kalbine sahiptir, karşısında kurt sürüsü dursa, avuçlarına aş doldurup onları beslemeye girişir."

Tugay ne demek istediğini anlıyordu. Yüsra'yı seviyordu. Sevdiği gibi, onu tanıyordu da. Ağabeyi kız kardeşini ne kadar iyi tanıdığını Tugay'a apaçık göstermişti. Ama sonraki sözleri zehir gibiydi.

"Karşında ne görüyorsun bilmiyorum ama ben on ömre bedel bir ömür yaşadım. O ömrün içinde vaktiyle senin gibi bir adamdım." Tugay'a tartarak baktı. "Yüsra naziktir, sevgi doludur; ahlaklıdır ve öyle dengeli, güzel bir hayatı hak ediyordur ki, benim gibi bir ağabeyi olduğu için bile zamanında acı çekmiş olması, onun bu hayatta ki son acısı olmalı. Anlıyor musun beni?"

Tugay anlıyordu. İşte bu canını daha çok yakıyordu. Ama kalbi bağırırken, sözcükler de kalbinin yankısı gibi dudaklarından çıktı.

"Onu hak edeceğim."

Adı Yusuf olan bu adam, ellerini arkasında bağladı ve sabır diler gibi gözlerini yumdu. "Seni önce ben tanıyacağım," dedi emir verir gibi. Tugay öfkelense de çenesini kasarak sustu. "Aileni de mümkünse. Tabi niyetin 'sadece eğlenmek' değil diye tahmin ediyorum."

"Değil." Tugay bile keskin cevabına şaşırdı. Evlenmeye ne ara böyle istekli olmuştu? Hele ki ucunda böyle bir adamın saçma sınavlarından geçmek varken.

"Şimdi telefonunu çıkar. Kardeşimin numarasını sil."

Tugay, öfkeyle avuçlarını sıktı ve kaskatı bekledi. "Ben emirleri yalnızca Komutanlarımdan alırım."

"Bir de subaysın değil mi?" Sanki bu daha da kötü bir kapıya yol açıyormuş gibi şakaklarını sıkıştırdı. "Neyse, onu sonra konuşacağız. Eğer şimdi gidip kardeşime rızam olmadığını söylersem, seni bir kalemde sileceğini biliyorsun değil mi?"

Tugay öfkeyle adama saldırmamak için daha çok kasıldı. Ama doğruyu söylediğini biliyordu. Yüsra için baba figürü olan bu adam, ne derse genç kız o yola girerdi. Tugay, İncisinin onu öyle çok sevmesini isterdi ki, ağabeyinden bile çok. Öyle çok ki, kim ne derse desin onu seçsin...

Hışımla telefonu çıkardı ve numarayı sildi. Aklında, ezbere bildiğini söylemedi. Muhtemelen ağabeyi de tahmin ediyor ancak güç gösterisinde bulunuyordu. Tugay'a nerede durması gerektiğini hatırlatıyordu.

"Peki ya beni tanıdığınızda sevmezseniz?" diye sordu. 

Yusuf denilen ağabey ona dik dik baktı. "Benim yaşattığımı, kız kardeşime yaşatmana izin vermem. O kadar güçlü değil."

"Kim kadar?" diye sordu şaşırarak. Adam onu geçiştirdi. 

"Haftaya ailenle gelirsin, bizlere kendini tanıtırsın. Yüsra gizli kapaklı şeyler yapacak bir kız değildir. Onu hasta eder. Onun hatırı için sana bu yolu açıyorum. Ama açıkça sana baktığım her dakika, eski kendimi görüyorum ve bu beni daha çok şüpheye düşürüyor."

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin