"Nahoya~! Kardeşine beni katı biri olarak mı anlattın! Çok ayıp çok!"

Çocuğun şeftali saçlarını sanki mümkünmüş gibi daha da karıştırırken, saçların sahibinin nefes almasını zorlaştırıyordu ki kapının önünde dikilmenin faydasız olduğuna karar verdi.

Kapıyı örtüp üçünü içeri sürükleyen kadının arkasından Souya, abisine el kol işaretleriyle sinirini belli etse de Nahoya bıkkın bakışlarıyla sinirinin boşuna olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Souya abisini dinlemeliydi.

Oturma odasına geçmelerinin ardından Nahoya'yı "Ran odasında canım. Yanına gidebilirsin." diye kibar bir şekilde yanlarından kovarak küçük oğlu ve sevgilisiyle baş başa kaldı.

Rindou oldukça mutlu gözüküyordu. Annesi ve hayatının ışığı artık birbirlerini tanıyor sayılırdı.

Hal hatır ve tanışma muhabbeti süresi gayet huzurlu geçmişti. Souya karamsar düşüncelerinden kurtulmuş sayılırdı.

"Souya tatlım, alınman için söylemiyorum ama üzerindekileri ütülemeden mi gelmiştin?"

"Efendim? Aslında ütülemiştim. Belki yolda kırışmıştır."

Hatta birkaç kez ütülemişti. Ve üzerindeki de gayet düzgündü. Ancak anlaşıldığı gibi bu karşısındaki sarışın kadın için yeterli değildi.

"Rindou'nun eski sevgilisi çok iyi ütü yapardı. Onunla çok iyi anlaşmıştık. Tabi sonra Rin'i iki kişiyle aldattığını öğrenmiştik. Bunu-"

"Anne! Bunları konuşmaya mı çağırdın?!"

Souya o anda Nahoya'nın neden bu kadar tedirgin olduğunu anlayabilmişti. Annesi hem ona laf söylemiş, hem de oğlunu aldatan birinin bile ondan iyi olduğunu ima etmişti.

Eski sevgili meselelerinden ne kadar hoşlanmadığını bir kere daha anladı.

"Sohbet etmeye çağırdım ve ediyoruz Rin. Değil mi Souya?"

"Tabii, Rinrin, boşu boşuna annene bağırmasana."

Aslında Rindou'ya "sikmişim aileyi. Biz yenisini de yaparız." diyip kaçabilmek isterdi. Şimdiden içindeki huzursuzluk geri gelmişti.

Baştan morali bozulmuştu bir kere. En azından iyi bir izlenim vermek isterdi. Artık yapabilecek bir şey yoktu. Gözünde daha da kırılgan ve suratsız gözükmemek için normalde ender yaptığı gülümsemesinden bile büyük, sıcak olmasına çabaladığı gülümsemesini sundu.

Bununla hem muhtemelen ikisini de iyi tanıdığından dolayı endişeli gözüken Rindou'ya güven vermeye hem de annesine neşeli gözükmeye çalışmıştı. Pekte başarılı olamadığı belliydi.

Sarışın kadın yerinden kılırdanıp Souya'nın yanına gelirken endişeli gözüküyordu.

"Canım yüzün mü kaşınıyor?"

"Afedersiniz?"

Bir saniye içerisinde endişe yerini rahatlığa bırakmış ve birkaç kıkırtı odayı doldurmuştu.

"Ay pardon, yüz kaslarının kasıldığını sanmıştım. Gülümsemeye çalıştığını şimdi fark ettim." Mavi saçlının yanaklarını mıncırırken ekledi. "O kadar somurtkansın ki gülümsemeyi mi unuttun yoksa? Kendini zorlama istersen tatlım, görünce insanın gülesi geliyor."

Lanetler girsin ki bu kadının incelikten haberi yoktu. Bir insan nasıl her cümlesinde kırıcı olmayı başarabilirdi ki?

Souya bozuntuya vermemeye çalışsa da kendini bir yere kapatmak ve ağlamak istiyordu. Gülümsemesinin mükemmel olmadığını biliyordu, bu yüzdendi ya sevindiğinde bile gülümsememek için yanaklarını ısırması. Yine de sevgilisinin annesinin onunla böyle dalga geçmesini istemezdi.

cat • rinsouWhere stories live. Discover now