hediye

324 29 132
                                    


Cys bölüm

"YA BEN NE YAPAYIM KULLANIŞLI ŞEYLER VERİYORLARSA!?"

"AT DİYORUM YA APTAL GÖTÜNLE Mİ DİNLİYORSUN!"

"AMA İŞİME YARIYORLAR NEDEN ATAYIM!?"

Her zamanki gibi, büyükler basit bir sebepten kavga ediyor, küçükler ise en son denemelerinden aldıkları ders sayesinde sadece kenarda oturmuş ve saç baş girerlerse diye tetikte bekliyorlardı. 

Bu seferki kavga sebepleri Ran'ın eski sevgilileri yada hayranlarından aldığı hediyeleri çöpe atmaması ve Nahoya'nın bundan iliklerine adar nefret etmesiydi.

Nahoya'ya göre onları atmıyorsa o kişilere değer veriyor belki de aklından çıkartmıyor demekti. Ran böyle olmadığını sayısız kez anlatsa da şeftali kafanın bunu dinlemediği belliydi. 

Ran, sevgilisinin üzgün -daha çok kızgın- olmasını istemese de kimden olduğunu bile hatırlamadığı gece lambasını atmak istemiyordu. Yani, kim etrafında uzaylı figürü dolaşan bir lambayı atmak isterdi ki? Ya da kendisine aşırı yakışan ceketini?

"Rinrin, yumruklarını sıkıyorlar..."

Sevgilisinin bıkkın ses tonuyla dedikleriyle bakışlarını diğerlerinin ellerine indirdi. "aha sıçtık." diye düşünerek Souya'yı kollarının altına alarak kendince yakında çıkacak kaostan saklamaya çalıştı.

Bunu yapmasından birkaç saniye geçmişti ki temizliği genelde küçüklerin başına yıkılan eşya saldırıları başlamıştı. En son birbirlerine elleriyle vurduklarında ikisi de pişmanlıktan kendi kendilerini bitirdikleri için artık kavga ederken yastık, şişe yada etrafta buldukları herhangi bir şeyi fırlatıyorlardı. 

Nahoya, eline aldığı tavayla kendine kalkan yaparken nereden geldiği bilinmeyen tenis raketini örgülünün başına fırlattı. Ran boş durur mu? Başına çarpıp donk sesi çıkartan raketi umursamadan yarısı dolu bir litrelik kola şişesini kaptığı gibi Nahoya'ya fırlattı. Elindeki tavayla şişeyi uzağa savurabilse de ardından gelen kalemlik saldırısından kaçamamıştı. 

On dakika sonra porselen bibloları ellerine aldıklarında Rin, müdahale etmek zorunda olduğunu anlamakta zorlanmadı. Sou'yu koltuğun yanındaki boşluğa bırakıp savaş alanının ortasına daldı. Ellerinden bibloları aldığı gibi ikisinin de başına sertçe vurup artık eşya fırlatmamalarını umarak ortalığı sakinleştirmeye çalıştı.

Başarmıştı. Artık eşya fırlatmıyorlardı. Çünkü yeni günah keçilerine çıplak elle saldırmaktan çekinmiyorlardı. 

Zavallı Rindou, tek istediği kavgayı bitirmek ve annesinin kıymetli biblolarının zarar görmesini engellemekti. Şimdi ise iki kızgın canavarın kurbanı olup her taraftan gelen saldırılardan kaçmaya çalışıyordu. 

Souya hala karışmaktan korkuyordu. Nahoya'nın ona vurmayacağını biliyordu. Ancak Ran Souya'ya yanlışlıkla bile olsa vurursa o zaman evden kan çıkma ihtimalini çok iyi biliyordu. Sevgilisinin ikisinin saldırıları arasından sağ çıkmasını ummaktan başka bir şey yapamıyordu. Sonuçta, buraya kaosun içine dalmaması için oturtulmuştu. 

Turkuaz gözlü bitmesi için dualar ederken sarışının yankılanan yüksek sesiyle başını kaldırdı. Rindou, kasıklarına yediği tekmeyle yere yapışmış ve acı dolu iniltilerle odayı doldururken üç çift gözün ses çıkartmadan öylece ona bakmasını sağlamıştı.

"Rindou..." 

"Rin chan.. iyi misin..?"

Nahoya ve Ran, an itibarıyla sıçtıklarını biliyorlardı. 

cat • rinsouحيث تعيش القصص. اكتشف الآن