Bir kere daha söylüyorum ki suç bende, hiçbir zaman hiçbir şey için yeterince iyi olamadım bu da beraberinde kendini bir şey zanneden insanlardan emir aldığım bir hayatı getirdi. Hiçbir baltaya sap olamadığım ve olamayacağım gerçeğiyle bir hayatı bitirmek zorundaydım.

Tabii onlarda da suç yok değildi, Tanrı aşkına zaten tüm masaların değişeceğini Jongin söylememiş miydi? Neden bir de hepsini temizlemek zorundaydım ki? Neden bir anda tüm departman bana düşman kesilmişti böyle.. Hayır, sanki Jongin'den fırça yediğim yetmiyormuş gibi bir de bu aptalları çekiyordum.

Yemek saatinin bitmesine yarım saat kala ben daha masalarının yarısının bile tozunu almamışken telefonumun çalmasıyla ara verdim. Yorgunluktan ölmek üzereydim, eğer her gün beni bu kadar çalıştıracaklarsa maaşıma biraz daha zam yapmaları gerekiyordu.

"Seehuunn." telefonu açar açmaz bağırmaya başlayan Amber yüzünden yüzümü buruşturdum Bu ne enerjiydi böyle, ben nefes almaya dahi üşenirken üstelik?

"Ne var?" diye karşılık verdim. "Ne istiyorsun?"

"Çok sıkıldım." son kelimeyi uzatarak söylemişti, işte bu yüzden diye düşündüm yakın arkadaş edinmek başa bela..

"Banane?" Cidden bananeydi yani, banane Amber. Sıkıldıysan banane?

"Sehuuuun."

"Amber, neden ben Amber? Neden Tao değil? Chen değil? Neden ben? Sıkıldıysan onları ara. Neden beeen?"

"Çünkü Tao tüm gün sınav kağıtlarını okuyacakmış beni arama dedi, Chen'i aradım ama telesekrete düştü. Bu arada telesekreter mesajını duydun mu? 'geleceğin doktoru derste lütfen daha sonra arayın'. Sonra gidip Chen kolumu kaldırınca ağrıyor sence ne yapmalıyım diyorum kolunu kaldırma diyor. Geleceğin doktoruna bak.."

"Amber çocuk daha 2. sınıfta..." Tanrım, biri Amber'ı susturmalıydı. Daha sabah depresyonda değil miydi bu kız?

"Her neyse, Xiu hala uyuyor. Sonuç olarak geriye bir tek sen kaldın ve ben çok sıkıldım Sehun."

Amber çok konuşuyordu, hala temizlemem gereken bir ofis vardı ve yorgunluktan ölmek üzereydim. Hayat hiç olmadığı kadar güzeldi(!)..

"Git başımdan.."

"Onu unutmam lazım." Benim de 5.yıldızlı bir otelde tatil yapmam lazımdı ama kimse umursamıyordu.

"Kimi?" dedim sakin kalmaya çalışarak, bir yandan da kendime kahve doldurmakla uğraşıyordum. En azından biraz ara vermiş olurdum.

"Kim-olduğunu-bilirsin-sen.." (ilo el salla)

"Hayır bilmem.."

"Artık Anthemis'ten kim-olduğunu-bilirsin-sen diye bahsedeceğim. Yani onu unutmam lazım."

Pekala eve gidince Amber'ın kafasına sağlam bir darbe indirecektim. Böylelikle Anthemis de dahil her şeyi unuturdu. Mesela konuşmayı, ya da telefon kullanmayı.. Böylelikle kafamı şişirmezdi.

"Bir bara git." dedim masama doğru ilerlerken. "Kendine bir kız bul, şükürler olsun ki harika bir çağdayız. Mavi En Sıcak Renktir filmini izleyen her kız etrafta ben biseksüelim diye geziyor zaten. Üstüne atlayacaklardır."

Amber'ın kahkahaları kulağımda yankılanırken ben de gülümsemeye başlamıştım ki böyle bir günde bu şaşırtıcıydı.

"Ama daha etkili olmayı istiyorsan gitmeden önce saçlarını turkuaza boyat. Senden harika bir Emma olur."

"Ah sen de gelmelisin, alemlerin Brian Kinney'i olabilirsin Sehun."

Boş departmanda kahkahalarım yankılanmaya başlamıştı. Belki de günün başlangıcından itibaren ilk defa iyi hissediyordum. Kapıdan giren Lay'i görmemle ruh halim iyice düzeldi.

Secrets // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin