9

12.7K 1K 523
                                    

Diyelimki evde oturup bir paket lays ile birlikte 360p kalitede bir film izlerken fikrini değiştirip kendine bir kutu pringles aldın ve filmin kalitesini 1080'e çıkardın, mutluluktan uçacak kıvamdasın, pringlesın eşsiz tadı ve filmin kalitesi başını döndürüyor, ama dünyada mutluluğunu köreltecek şeyler de vardır ya tam o anda pringlesa bayıldığın parayla internet kotanı sömürdüğün geliyor aklına. Bu defa da eşsiz bir pişmanlık hissediyorsun iliklerine kadar seni saran..

Hahh işte aynen o durumdaydım. Evet, Kim Jongin'le seks muhteşemdi, harikaydı ve mükemmeldi. Aynı anlama gelen şu 3 kelimeyi de insana kullandırtacak kadar sersemleticiydi. Kim Jongin'le seks yapmak bir uçurumun tepesinden atlayıp tramboline çarparak tekrar aynı tepeye çıkmak, sonra bir kere daha kendini bırakıp akıl kaçırtacak düzeyde bir döngü başlatmak gibiydi. Kim Jongin'le sevişmek bir yaz günü klimanın karşısına kurulup akşama kadar pringles yiyerek 1080p film izlemek gibiydi..

Fakat bir de işin içinde pişmanlık vardı. Hayatım boyunca sevilmeyi beklemiştim, ailemden göremediğim sevgiyi aramaktan ibaretti ömrüm. Bu bir arkadaşımın beni sevmesi gibi bir şey değildi. Evet, Tao beni seviyordu fakat aynı zamanda Amber'ı, Luhan'ı, Xiumin'i hatta Chen'i de seviyordu, bu arkadaşlarına vereceğin tarzda bir sevgiydi, öte yandan Xiumin de hepimizi seviyor fakat Luhan'ı bir başka seviyordu. Bahsettiğim şey buydu işte, ben de birinin beni böyle sevmesini istiyordum. Bana özel bir sevgi istiyordum. Bunun için beklemiştim her zaman ve işte şimdi fırsat ayağımdaydı, Lay beni seviyordu. Bu sevginin gerçek ve bana özel olduğunu biliyordum hatta buna emindim. Ama benim yaptığım sürekli onu aldatmaktan başka bir şey değildi.

Diyetteyken önüme bir kutu portakallı çikolata koyduklarında bunu yerdim çünkü çoğu insanın aksine bende irade denen şeyin zerresi yoktu. Tüm sorun da tam burada başlıyordu işte iradesizdim. Beynim çoğu şey için bunu yapamazsın dese de bedenim amaan ne olacak diyordu. Ve ben bunun sonucunda Lay'i, beni sevebilen tek insanı aldatıyordum.

Tanrı beni fiyonklu paket yapıp cehenneme yollayacaktı.

Departmana çıkan son basamağı da adımladığımda kabul ettimki tek suçlu ben değildim. İşin içinde bir de Kim Jongin vardı, yanık teni, dolgun dudakları, sıradan bir kahverengi olmasına rağmen insanı hemen etkisi altına alan gözleri. Bakışları, mimikleri.. Bedeni.. Her şeyiyle insanı baştan çıkarmak için hazır gibiydi. Ve tüm bu tanrı vergisi ihtişamıyla benim karşıma çıkmıştı, benim.. Oh Sehun'un.. Bir daha asla çikolata yemeyeceğim dedikten tam iki dakika sonra sonuçta adı çikolata değil diyerek kafasını puding kasesine daldıran Oh Sehun'un. Nasıl olur da kendimi tutabilirdim?

Pekala, öncelikle sakin olmalıydım. Tedirginlik damarlarımı terk eder etmez biliyordum ki bir kriz daha geçirecektim. Kim Jongin'le seks yaptım krizi. Lowill'in kurucusu, büyük patronla seks yaptım. Ve ben o kadar tedirgindim ki bunun heyecanını dahi yaşayamıyordum.

Departmana girerken derin derin nefesler alıyordum, sakin olup bu olayın üstesinden gelebilirdim. Evet bunu başarabilirdim. Yani, en azından öyle umuyordum.

"Oh Sehun!!!"

Ah hayır sakin falan olamazdım, bunun için fazla yaşlıydım.

Kalbim göğüs kafesimi parçalarcasına atarken üzerime gelen Sung'ı gördüm. Yüzü sinirden kızarmıştı, attığı her adımda yere daha şiddetli basıyordu. En sonunda yanıma ulaştığında gömleğimin yakasından tuttu, beni bir köşeye çekiştirdiğinde anladım ki.. Sıçıp sıvamıştım..

"Sen..." Sung sakin olmaya çalışıp derin bir nefes verdi. "Sen ne yaptığının farkında mısın?"

Tanrım, yine ne yapmış olabilirdim ki? Tek tek seçenekleri ďüşünmeye başladım. Geçen ay kapısını kıranın ben olduğumu anlamış olamazdı değil mi? Ya da klimanın kumandasını kırdığımı? Pekala belki de sadece dosyalarına vişne suyu döktüğümü öğrenmişti. Bu o kadar da büyük bir olay olamazdı.

Secrets // sekaiWhere stories live. Discover now