11

10.6K 969 217
                                    

Pekala, işte size bir sır daha. Bence Jongin haklı, yani kesinlike ama kesinlikle abarttım. Büyük ihtimal adam halime falan acıdı, sonuçta çoğu kişiye anlatmadığım şeyleri biliyordu. Mesela babama olan borcum gibi, evet uçak yolculuğunda tonlarca şeyden bahsetmiştim, (ilk ereksiyon olduğum sabaha kadar, ki o zamanlar bu fizyolojik kavramdan haberim olmadığı için arkadaşlarıma kuşum kalktı demiştim, Jongin bunu dahi biliyordu) ve bahsettiklerimin arasında en çok üstünde durduğum konu babama olan borçlarımdı herhalde. Fazla konuyu dağıtmadan söylemeliyim ki adam bana acıyordu resmen, işten kovulduğum an resmen sefil olacak, dilenciliğe başlayacaktım.. Adam halime acıdığı için beni kovmamıştı. Ben de gidip, tam bir drama kraliçesi edasıyla (bu tabirin her zaman tam benlik olduğunu düşünmüşümdür) Jongin'e, "Hmm tek istediğin o harika sıkılıktaki deliğim değil mi? O yüzden kovulmamı istemiyorsun. Seni kötü çocuk..." (adeta bir bad boy.) demiştim.

Ama lütfen, bana da hak verin. 2015teyiz, her gün yeni bir dizi çıkıyor. Kim onları izledikten sonra patronunun karşısına geçip "Ben senin bildiğin erkekler/kadınlardan değilim." diye bağırmak istemezki? Benim şahsen en büyük ikinci hayalimdi. Jonginden (galiba artık ondan, yüce insan, ilah, mübarek Bay Kim Jongin diye bahsetmem gerekiyor, malumunuz saygı ifadeleri..) fırça yemiş olsam da en azından en büyük ikinci hayalimi gerçekleştirmiş oldum. (Tamamen kendimi kandırıyorum, bana bağırdığı için hala kalbim ağırıyor.)

Her neyse sonuç olarak, bok gibi hissediyordum. Ofistekilerin ima dolu bakışları ve sözleriyle moralim gitgide daha da bozuluyordu. Se Ra'nın yanıma gelip "Sen yakında terfi de alırsın Sehun." demesi keyfimi iyice kaçırmıştı. Sung, ben ofiste yokmuşum gibi davranıyordu. DakHo ise her zamankinden daha çok yoruyordu beni. Henüz günün başında olmamıza rağmen eski yeni tüm dosyaları düzenletmiş, mailindeki tüm mesajları tek tek ayıklamamı önemli olanları tek bir dosya haline getirmemi söylemişti. Ve tüm bunları yaparken on defa kahve istemiş ve hiçbirini içmemişti. Ama asıl suç bendeydi, sen niye sınıfta kalıyorsun ki? Hadi sınıfta kalıyorsun tamam, neden 2 sene kalıyorsun? Şimdi mis gibi jeoloji mühendisi olacaktım, dağlarda bayırlarda taş peşinde koşacaktım. Ama ben ne yapıyordum? İki kelimeyi bir araya getirmeye aciz pazarlamıcalar için asistanlık...

Her şey öğle yemeğine kadar böyle sürmüştü. Belirli bir düzene sokmuşlardı sanki bunu, kötü bakışlar, laf sokmalar, hadi Sehun'u ismini unutacak kadar yoralım planları, ve yorarken kötü bakışlar, laf sokmalar. Normalde laf sokan kişi ben oluyordum ofiste fakat herkese Bay/Bayan demeye başladığım için ciddiye alınmıyordum artık sanırım. Ve unutmadan söyleyeyim, birkaç kişi daha dilenci gibi giyindiğimi söylemişti. Ama yine takmamıştım (doğal olarak), pazarlamacıların modadan anlamasını beklemek babaannemin snapchat kullanmasını beklemek gibi bir şeydi işte. İmkansız, bir ihtimal gerçekleşti diyelim o zaman da anlamsız...

Her neyse sonuç olarak öğle yemeğine kadar küçük çaplı bir işkenceye maruz kaldım, açlıktan ve yorgunluktan ölmek üzereydim. Kafamın içinde kızarmış peynirler toplanmış düğün yapıyorlardı, onlara katılmak için can atıyordum. Herkes yavaş yavaş kalkıp yemeğe giderken son dosyayı da dolaba yerleştirip çıkmaya hazırlandım. Fakat DakHo'nun sesi (Öyle bir sesten bahsediyoruz ki burada, herhangi bir filmde zebani rolü için dublaja ihtiyaç duyarlarsa ilk arayacakları kişi DakHo.) beni yerime çaktı.

"Sehun." dedi gözüne kalem saplayıp dişlerini yerinden söksem de oradan ayrılmayacak bir gülümsemeyle. "Önce masamı ve rafları temizle, sonra yemeğe çıkarsın."

Ve ardından tek bir maganda kurşunu kafamın içindeki tüm kızarmış peynirleri katletmeye yetti. Düğün falan da bitti tabi.

Ama ben umutsuzluğa kapılmadım. En fazla 15 dakikalık bir iş deyip hemen başladım. Ne kadar çabuk biterse o kadar çabuk yemeğe gidebilirim diye düşünüp hızlı hareket ettim. Sonra yemeğe gidecek olan Sung odasından çıktı. Ofisin içine bir göz attı ve en sonunda gözleri benim üzerimde durdu. Neden yemeğe gitmediğimi sorduğunda DakHo'nun toz almamı istediğini söyledim. Ardından Sung'ın yüzünde sadist bir gülümseme belirdi ve kalan tüm masaları silmemi söyledi o da yemeğe giderken.

Secrets // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin