Sevgilim

50 4 0
                                    

Selamm nasılsınız.

Başladığınız saati buraya yazabilirsiniz

Sandığının aksine katil değilim"Dedi. Bana bir adım yaklaşırken. Ona katil olduğunu söylememiştim ki zaten sadece cahitle geçirdiğimiz güzel anılar hatrına yaşamasını temenni etmiştim.
Üzerimde sorgulayıcı bakışları devam ederken
" ha bu ona kardeşime yaptığını çektirmeyeceğim anlamına gelmiyor kızılok".
Derin bir soluk aldı. Bense hiç bir şey söyleyemiyordum. Haklıydı babam olacak insan can yakmaya önce annemden başlamıştı her şeyi hakediyordu. Sakinleşmeyi beklercesine öylece durdu
Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından konuştu.
"madem teklifimi kabul ediyorsun öyleyse yarın akşamki davet için hazır ol."dedi ve odadan çıktı. Ben ise yaptığım şeyin doğruluğundan şüphe ediyordum. Gerçekten de yerini bulmayan adaleti böyle mi sağlamalıydım pek bir fikrim yok. Ama bildiğim tek gerçek Demir in öyle yada böyle intikamını alacağıydı. Demirin giymem için verdiği siyah tişörtünü giyip yatağa geçtim. Zaten bana mini elbise gibi olduğu için altıma bir şey giyme gereği duymadan yatağa geçtim. Gözlerimi kapatıp uykuya dalma saniyelerimi aldı.
****
Sabah uyandığımda saatin 11.04 olduğunu gördüm. Uzun zamandır İlk defa bu kadar uzun uyudum herhalde. Uykumun açılması için gerindiğimde ayağıma bir şey çarptı. Doğruluğumda bunun siyah bir kutu olduğunu gördüm.

Kutuyu açtığımda içerisinden saten, degaje yaka mini bir elbiseydi. Ve gerçekten de şık duruyordu.
Ayakkabı olarak siyah ince topuklu, bilekten bağlanmalıydı. Gerçekten çok güzeldi. Bu kadar abartılıysa giyeceklerim ki bence abartılı gideceğimiz davet önemli olmalı.

Banyoda işlerimi halledip, kahvaltı yapmak için aşağı indim. Üzerimde hala Demir'in tişörtü vardı ama zaten elbise gibiydi ve ev yeterince sıcaktı. Bu yüzden bunu Önemsemeyip indim. Ama görünürde kimse yoktu. Mutfağa yöneldim. Kendime bir şeyler hazırlamak için buzdolabının kapağını açtığımda hala ilk günün aksine dolu olduğunu gördüm. Hızlı bir şekilde kahvaltılıkları masaya dizmeye başladım. Tabakları aramak için dolapları karıştırmaya başladım. Sonunda bulduğumda tabakların biraz yukarıda olduğunu farkettim. Biraz uzansam alablirdim sanırım. Evet evet hah aldım. Elimde sanki mücevher bir Kutuyu tutuyormuşçasına bir sevince sahiptim.
Arkamdan hafif öksürme sesine benzer bir ses geldiğinde döndüm. Demir kapının pervazına yaşlanmış beni izliyordu. Baştan aşağı beni süzdüğünde bende kendimi süzme gereği hissetmiştim. Dizlerimin bir karış üzerine gelen tişört kalçalarıma kadar yükselmişti. Karşımdaki sapıkta bir güzel beni süzmüştü.
"beğendin herhalde. Böyle dik dik baktığına göre"
Dedim imayla. O sırada üzerimi tekrar eski haline getirdim. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Beni tekrar süzdü.
"ımm.. Senin için üzgünüm ama tipim değilsin" dedi. Pardon o yüzden mi dik dik bakıyordu acaba.
"farkındayım. Ben sana fazla gelirim" dedim ve alayvari Bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Tek kaşını kaldırmış şaşkın bir ifadeyle bana bakıyordu.
"deneyip ve görelim o zaman kim kime yetmiyormuş" restleşmenin de tam sırasıydı ya zaten. Daha fazla uzatmamak adına susmayı tercih ettim.

Elimdeki tabağı masaya bıraktım, çayımı doldurdum ve kahvaltımı yapmaya başladım hele şükür. Kahvaltım bitirdikten sonra bulaşıkları makineye dizdim. Masayı eski düzenine soktuktan sonra mutfaktan çıktım.

Kanepede oturup telofona bakan Demir beni gördü ben ise onu hiç umursamadan merdivenlere yöneldim.
"Saat sekizde hazır ol" dedi.
Odaya girdiğimde dolabın önünde duran bir sürü alış veriş poşeti vardı. İçini açtığımda iç çamaşırı,
Günlük kıyafet, elbiseler, makyaj malzemeleri felan vardı. İyi bari bunu düşünmüştü.

Rahatlamak için duşa girmiştim. Akşama daha çok olduğu için suyun tadını iyice çıkarmak istedim. Tenim buruş buruş olana kadar sürdü.
Dolapta olan bornoza sarınıp çıktım. Hızlı bir şekilde iç çamaşırlarını giydim. Saat yediyi 20 geçiyordu ve benim sadece 40 dakikam vardı.
Hemen elbiseyi giyip saçımı yapmaya başladım.

At kuyruğu yaptığım saçım ve makyajım bitmişti. Son olarak bilekten bağlanmalı topuklularımı da giydiğimde hazırdım. En son ne zaman böyle giyindim hatırlamıyorumdum. Gerçi en son ne zaman bir davete katılmıştım onu bile unuttum ama neyse. Zaten küçükken de davetlerden pek haz almazdım. Çantaya gerek duymadığım için almamıştım. O yüzden hazırdım.

Aşağı indiğimde. Demir siyah bir takım giymişti. Gömleği dahil her şeyi siyahtı ve oldukça şık duruyordu.
Benim Demir'i süzdüğüm gibi Demir de beni süzmüştü.
"fazla mı olmuş gideceğimiz yere göre" dedim. Ki bunu ortamdaki sessizliği bozmak için söylemiştim. Fazla olsa bile değiştirmekle uğraşmazdım.
"hayır iyi olmuş. Fazlasıyla" son söylediği kelime baskı yaparak kurmuştu cümlesini.
Sabahki konuştuğumuz konuya gönderme yaparak. Bunu önemsemeyerek kapıya doğru yöneldim.

Arabaya bindiğimizde ikimizden de ses çıkmıyordu. Ve geçen on beş dakikanın ardından bu beni bunaltmıştı. Biraz müzik ortamın kasvetli havasını dağıtır diye düşündüm ve müzik açtım.
Demir'in bakışları kısa süreliğine bana kaysada geri tekrar yola odaklandı.

Şimdiki aşklar yalan olmuş ben yine aşık
Bendeki şansın talihi yok yine yazık
Bir yarim var herkesten güzel ama deli
Bir gözü bende öbürü nerde bilmemki

... Beni al dediğim zaman almadı
Elveda dediğimde bırakmadı
Aşkımı kafasına göre kullandı
Ah ne kadar acı, yok ki bunun ilacı

... Güzel elbiseleri giyip kuşanacağım
Senin önünden geçip sana bakmayacağım
Beni kırdığın gibi, kalbini kıracağım
Beni dinlemedin ya seni duyamayacağım

... Yürü anca gidersin

... Kalbimi verdim kendimide yetmedi sana
Yıllarımı serdim halı gibi yollarına
Gece gündüz anında her çagırışında
Hep senin yanındaydım yalanmı hatırla

... Seni bekleyemem yeter anladım
Aşkımı her zaman hafife aldın
Bende en sonunda kapımı kapattım
Ah dayanamadım, aşktan böyle usandım

... Güzel elbiseleri giyip kuşanacağım
Senin önünden geçip sana bakmayacağım
Beni kırdığın gibi, kalbini kıracağım
Beni dinlemedin ya seni duyamayacağım

... Güzel elbiseleri giyip kuşanacağım
Eeeeeh eeeh eeeh
... Güzel elbiseleri giyip kuşanacağım
Senin önünden geçip sana bakmayacağım
Beni kırdığın gibi, kalbini kıracağım
Beni dinlemedin ya seni duyamayacağım
... Yürü anca gidersin

Nakarata girince oynamaya başlamıştım. Demire göz ucuyla baktığımda güldüğünü gördüm.
"komik mi" dedim. Sesimdeki neşe kaybolmadan.
Tekrar bana yan yan baktı. Ve tekrar gülümsedi.
"geceye sakla kendini düğünde bol bol kurtları i dökersin dedi." bundan daha güzel bir haber olamazdı.
"Düğün davetimi? Bilseydim bu kadar resmi giyinmezdim." dedim.
"resmi değilsin. Geldik zaten" dedi. Arabadan indiğinde bende kapımı acıyordum ki benden önce davrandı.
"böyle saçma şeylere gerek yok. Gördüğün üzere elim kolum sağlam. Kendim açabilirim." dedim.
Bunun üzerine ortama yayılan şen kahkahası duyuldu.
"ben senin gibi birini daha görmedim" dedi.
"göremezsin zaten tekim ben" dedim. Havalı bir tavırla. Bunun üzerine bir kahkaha daha attı.
"Allah Allah" dedi. İlerlemeye başlarken ben de arkasından yürüyordum. Kapıdaki gazetecileri görünce adımlarını yavaşlatıp bana elini uzattı.
Elini tuttum ve yürümeye devam ettim.
Kapının girişinde gazeteciler bizi soru yağmuruna tutmaya başlamıştı.
"Demir bey yanınızda hanımefendi kim? "
"sonunda ciddi ilişkiye adım attınızmı?"
"şirketiniz için yeni bir projeye başlayacakmışsınız doğru mu?"
Gibi daha bir çok soru vardı.
"gereken açıklamayı ilerleyen günlerde bir röportaj yapacağım arkadaşlar" dedi. Bana dönüp "hadi sevgilim gidelim" dedi.

Bölümü nasıl buldunuz?

Artık daha uzun bölümler gelecek?

Oy ve yorum atmayı unutmayın.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 27, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ZifiriWhere stories live. Discover now