Duvarın dibine çöktüğümde dizlerimin üzerine başımı eğerek oraya yasladım. Kaç dakika orada durduğumu bilmiyordum ama arada gözlerimden akmayı bekleyen yaşlar beni zorluyordu.

Ben ağlayamıyordum.

"Birazdan sonuçlar açıklanacak. Kalk oradan."

Başımı tanıdık olduğum sesle yavaşça kaldırdığımda, karşımdaki duvarda yaslanmış ve oturarak beni izleyen Jake'i yani hırsız çocuğu beklemiyordum.

Onu takmayarak başımı nazikçe dizlerime yeniden koyduğumda adım seslerini duyamasam da hissettim. Sanırım yanıma oturmuştu.

"Sana diyorum siyah kuğu."

Bana sesleniş şekline karşılık gözlerimi başımı kaldırarak ona çevirdim. O da benim gibi oturmuştu ve doğrudan gözlerime bakıyordu. Kahverengimsi saçları hafif dalgalıydı ve alnının ortasına dağılmıştı.

"Hayır yani o gün tepede bana bir şey söylemesen dilsiz olduğunu falan düşünecektim."

Ellerimi dizlerime yeniden bastırdığımda gözlerim yerdeydi. Dediği son cümleye karşılık gözlerimi yavaşça açıp kapattım. O neden buradaydı? Başka bir arkadaşı falan mı yarışıyordu da buraya gelmişti?

Daha doğrusu neden sürekli onunla karşılaşıyordum?

"Konuşmayacak mısın?"

Gözlerime sorar gibi baktığında ayağa kalkmıştım. Bir elimi saçlarıma götürdüğümde üzerimde giymiş olduğum özel tasarım olan siyah transparan kıyafet tamamiyle gerilmişti. Gözleri kıyafetime kaydığında fazla bekletmeden tekrardan bana bakmıştı.

"Adım Sunghoon. Siyah kuğu değil."

Gözlerime kesintisiz bir şekilde baktığında dudaklarının o gece olduğu gibi sadece bir kenarı kıvrılmıştı. Yerden hiçbir destek almadan kendi gücüyle kalktığında bakışlarımı şaşkınlıkla ona çevirdim. Bir adım atarak bana yaklaştığında fazla yakın olduğumuzdan nefeslerim istemsizce hızlanmıştı.

"Diğerleri sana Sunghoon diye seslensin. Ben sana siyah kuğu diye sesleneceğim."

Anons sesi kulaklarımıza geldiğinde bakışlarımı kapıya çevirdim. Bir adım atarak geriye doğru çekildiğimde başımı ona doğru çevirip gözlerimi kıstım.

"Senin diğerlerinden ne farkın var peki?"

Başını yavaşça aşağıya eğip tekrardan güldüğünde kafasını kaldırmadı ve gözlerime baktı.

"Onu ilerleyen zamanlarda öğreneceğiz."

////////////

Kapıyı yavaşça kapattığımda ses çıkarmamaya özen gösteriyordum. Boynumda asılı olan altın madalyayı tutarak yavaşça merdivenlere doğru adımladığımda kafamı eğerek salona bakmıştım.

Babam gelmişti.

Şaşkın bakışlarımı salona çevirdiğimde son anda bakışları bu tarafa dönecekken hızlıca merdivenlerden çıkmıştım. İlk katı çıktığımda bir sonraki yarım katı çıkıp odama girmiştim.

Kapıyı ardı ardına kilitlediğimde sırtımı kapıya yaslamış ve derin bir nefes almıştım. Gözlerim anın etkisiyle kapandığında bir elim göğsümdeki madalyadaydı. Birinci olmuştum.

Soğuk suyun altında saçlarımı şampuanla köpürtürken bir yandan da olduğum yerde dönüyordum. Durulanmaya geçtikten sonra karnım acıktığı için anlık başım dönmüştü.

swan song | jakehoonWhere stories live. Discover now