Odanın önüne geldiği gibi aralıklı olan kapıyı ayağıyla hafifçe ittirip içeri girmiş ve zaten pek de büyük olmayan odada gözüne hemen çarpan yatak ile oraya doğru adımlayıp bırakmıştı kucağındaki hafif bedeni dikkatlice. Üzerine eğildiği bedenin saçlarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilecekken bileğine dolanan minik parmaklar ile gözbebekleri oraya kaymıştı Hyunjin'in.

"Gitmesen..?" diye yorgun ve ihtiyaç dolu bir ses tonuyla konuşunca Minho, diğerinin yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.

"Sadece ışığı kapayacaktım."

"Peki." Diyip bıraktı kavradığı bileği.

O sırada Hyunjin de hemen kapının yanındaki düğmeden lambayı kapadıktan sonra tek ışık kaynağının camdan içeriye vuran ay ışığı olmasını sağlamıştı. Aralıklı kapıyı da hafifçe kapayıp yatağa doğru yürümeye başlamış ancak sanki boyutunu yeni farkeder gibi çatmıştı kaşlarını. Tek kişilikti yatak.

"Şuradaki koltukta otururum sen uyuyana dek, giderim sonra eve."

"Daha iyi bir fikir; yatakta, yanımda uyu ve bu gece burada kal."

Biraz düşünür gibi oldu siyah saçlı. Minho ile birlikte uyumak mı? Aslında pek de düşünmesine gerek yoktu. Üstelik onun birine ihtiyaç duyduğu rahatlıkla görülüyordu ki Hyunjin seve seve bu kişi olabilirdi.

"Tamam, anneme mesaj attıktan sonra kalmamda sorun olmaz. Yine de Min.. yatak tek kişilik. Benlik sıkıntı yok ama sen rahat etmeyebilirsin."

"Seninle birlikte uyuyup rahat etmeyeceğim öyle mi? Gece gece saçmalama ve yanıma gel çabuk." Dedikten sonra biraz daha yana kayarak yer açtı Hyunjin için, Minho.

Hyunjin ise yüzündeki gülümseme ile daha fazla bir şey dememiş ve iki, on sekiz yaşındaki genç için biraz dar olan yatağın kendine açılmış tarafına uzanmıştı usulca. Ayaklarının altındaki battaniyeyi de üzerlerine çektikten sonra sağ tarafa dönmüştü yüzünü -ki döndüğü gibi yataktaki diğer beden ile göz göze gelmişti.

Zaten kısıtlı alanın olduğu yatakta yattıkları için vücutlarının arasındaki mesafe yok denebilecek kadar azken, bir de tek yastığı paylaşan ikili az önceki uykulu hâllerini unutup çekinmeden birbirlerinin yüzlerini incelemeye başlamışlardı. Odanın içine vuran nazik ay ışığı üzerlerine vururken ikisine de güzel bir manzara sunuyordu.

Hyunjin, hemen dibindeki bedene biraz daha yaklaşıp tek kolunu ince beline sardıktan sonra bedenlerini birbirine temas edicek şekilde yaklaştırmıştı. Minho ise buna karşı bir tepki vermeden Hyunjin'in tek kusur barındırmayan yüzünü incelemeye devam ediyordu.

Üzerinden ayrılmayan bakışları farkeden Hyunjin yüzündeki ifadesizliği minik bir gülümsemeye bıraktıktan sonra kahverengi saçlının hemen önündeki yüzüne yaklaştı. Dudakları sırasıyla; önce saçlarının açıkta bıraktığı alnı başta olmak üzere, yanağını, burnunu ve dudaklarının kenarını nazikçe ziyaret ettikten sonra işittiği keyifli kıkırdama ve gerilen minik dudaklar yüzünden bir de gülüşüne uğrama ihtiyacı hissetmişti.

Minho'nun son öpücüğü beklemediği için afallayan yüz ifadesi tekrar gülümsemesine neden olurken Hyunjin'in, bu sefer diğer oğlanın başını boy farklarından yararlanarak kendi göğsüne yaslamış ve gözlerini yumduktan sonra kısık bir ses tonuyla konuşmuştu.

blue neighbourhoodWhere stories live. Discover now