3.2

4.8K 635 562
                                    

Selam

Ve güle güle uykum var baii

***

Yaklaşık bir haftadır aklımdan çıkmayan o cümleler her gece beni sorgulatırken, sorgulama saatini artık gündüze de geçirmiş işimi yapmama kadar engel olmuştu. Etraftaki birkaç insandan uyarı yerken panikle özür dilemek için ağzımı açmıştım ki "Yavaş ol," diyen bir el adamın bana kaldırdığı elini tutmuştu.

Panikle gözlerimi yanımdaki kişiye çevirirken Changbin hyung "Kırarım o elini," diye söylenip adamı tek eliyle kolayca itti. "İki dakika daha sabret, kime yetişsin lan çocuk! Geç otur yerine!"

"Baş muhafı-"

"Geç otur!"

Changbin hyung bir kere daha bağırırken adam korku ile kafasını sallayıp yerine oturmuş bense ona bir bakış atarken yemekleri hazırlayan teyze bağırmıştı. "Jeonginah! Yemekleri götür, hazırladım!"

"Tamamdır!" dedim hızla. Son kez Changbin hyunga bakıp daha fazla bekletmemek adına koşmuş ve elimdeki tepsiye yemekleri koymaya başlamıştım.

Yaklaşık bir aydır onları görmüyordum belki de bir aydan daha fazlaydı. İçimdeki özlem hissi kendini belli ederken yemekleri masalara verdikten sonra boş bir yerde oturan ona doğru yaklaştım.

"Almak istediğin bir yemek var mı?"

Yüzüme baktı. "Ben de seni özledim Jeongin." Sonra da etrafa kısa bir bakış attı. "İyi olmana sevindim, seni böyle bir yerde çalışırken görmek beni mutlu etti, büyümüşsün." Ekledi. "Yosun çorbası alabilirim."

Dedikleri iç çekmeme sebep olurken sessizce kafamı sallayıp yemekleri hazırlayan teyzeye gittim ve doldurduğu yosun çorbasını beklemeye başladım. Bu köydeki herkes bizim yakınlığımızı bilirdi, Changbin hyungu tanımayanlar bile baş muhafız olmasından sonra onu tanımıştı.

Koyduğu yosun çorbasını Changbin hyunga vermiş, işim olduğu için dönmek zorunda kalmıştım. Her ne kadar oturduğu yerden beni izlemesi tuhaf gelse de işimi aksattığım an Joon amca beni kovardı bu yüzden siparişleri getir götür yapıyor, gelen insanları karşılıyordum.

Pazar meydanı kalabalık olduğu için bir sürü insan geçiyordu kenardan, elimde tabaklar ile yürürken kalabalığın arasından gördüğüm yüz ile duraksadım. "Hyunjin?"

Fakat gözlerimi açıp kapadığım o anda yoktu.

Hayal miydi yoksa burada mıydı?

Gerçekliğini sorgulamak için etrafa birkaç kere daha bakarken görememle beraber yürüdüm ve kirli tabakları kenara bırakıp ellerimi sildim. Biz kapatmaya yakın insanlar yavaş yavaş kalkarken Changbin hyung hala oturuyordu.

Yemeğinin ücretini öderken Joon amcanın "Hadi git, bugünlük yeter," demesi ile ona gülüp kafamı salladım ve ellerimi kenarda daha temiz bir şekilde yıkayıp akşam serinliği ile hırkamı giydim.

Yavaşça sessiz sokakta yürümeye başladığımda hyung da benimle beraber yanımda yürüyordu. Minho hyungun karşımda bağıra bağıra söylediği şeyler aklımdan bir an bile çıkmıyordu ve kendimi sorguluyordum.

Cidden ben de mi haksızlık etmiştim?

Öğrendiğim şeylerle beraber empati yapınca gerçekten kalbim daha çok acıyordu.

Biz şu an bir şekilde yaşıyorduk ama eğer onlar yerine bizi seçselerdi şu an arkamızda kalan bir sürü insanın, çocuğun ölü olacağı gerçeği ve bunu bile bile seçim yapmak beni sıkıntıya sokuyordu.

the kingdom love, hyunin ✓Where stories live. Discover now