0.8

5.7K 712 716
                                    

"Şşt Jisung."

"He?"

"He ne mal?"

"Of, he işte. Ne var?"

İkimizde doyanca kalabalığı keserken Jisung'un kulağına doğru eğilmiş merak ettiğim şeyleri soruyordum. "2. Prens nerede?" dediğimde çenesi ile ateşin karşısındaki kalabalığı işaret etti.

"Changbin hyungun yanında."

"Onun yanında ne arıyor aq."

Kaşlarımı çatarak gözlerimi büyük ateşin karşısındaki insanlara baktığımda yüzü kapalı duran 2. Prens'i fark ettim. O da aynı benim gibi arada Changbin hyungun kulağına yaklaşıp bir şeyler diyordu. Tabii ki eğilmiyor canım, haha.

Göz göze geldiğimizde gülümsemesi ile aynı karşılığı verip kendimi dik durmaya zorlandığım için omuzlarımı düşürüp kambur durdum. Rahatlıkla nefes alırken boş boş duruyordum. 1. Prens ile ormandan geldikten sonra ikimizde ayrı yerlere dağılmıştık. İstemsizce kafam karışıyordu, belki de daha önce hiç öyle bir his hissetmediğim içindi.

Sonra ise Veliaht Prens çıktığı seferden gelmişti. Seungmin direkt yorgun olduğu için uyumaya giderken bende saraydaki doğum günü hazırlıkları ile ilgilenmiştim. Şimdide hava kararmış bütün saray ahalisi sarayın bahçesinde Veliaht Prens'in gelmesini bekliyorduk.

"Sıkıldım ya ben," deyip Jisung'a baktım. "Ayrıca Changbin hyung bile muhafız oldu sen nasıl olamadın aq."

"Koyucam yüzüne yumruğumu şimdi, olamadık kardeşim. Evren olmamı istemiyor belki."

"Beceremedim demiyor da."

Kafama vurdu. "Senden çok gücüm var benim."

"Hadi kapışalım," diye sırıtarak aniden karşısına zıplayıp ellerimi iki yana açtım. "Gücün var mı yok mu görelim!"

Bu hareketimle beraber çoğu kişinin bakışları bize dönmüştü, Jisung kolumdan çekip elini ağzıma bastıtırken bağırarak itmeye çalışıyordum. NEFES ALAMIYORUM

ÇOGİYO

BİRİ YARDIM EDEBİLİR Mİ

ALAMIYORUM NEFES

"Ehehe siz onun kusuruna bakmayın, kafasını vurdu efendim. Evet evet, dönün önünüze."

Dediği şeyle tepinmeyi kesip sinirle burnumdan nefes vererek ona baktım.

"Ne bu haliniz?"

"Baş muhafız?"

İkimizinde odağı direkt yanımıza gelen Minho hyunga döndüğünde Jisung elini ağzımdan çekmişti. Homurdanarak ağzımı sildikten sonra hyunga baktım. O da bana bakıyordu.

"Jeongin, sen Veliaht Prens'in yanına gideceksin. Birazdan Kraliyet ailesi olarak hepsi beraber dışarı çıkacak bu yüzden onu korumak zorundasın." Ardından sincaba döndü. "Sen de benimle gel Jisung. Sana bir şey vereceğim."

Jisung, "Umarım yine meşe palamudu değildir," deyip homurdanarak hyungu takip etmeye başladığında Minho hyungun yüzünde bir sırıtma görmüştüm. Onlar yanımdan uzaklaşırken bende omuz silkerek saraya doğru ilerledim. Seungmin beyin görevini de yapıyorduk, iyi paşam.

Merdivenleri ikişerli üçerli çıktıktan sonra Veliaht prensin odasına gidip kapıyı çaldıktan sonra içeri girdim. Daha önce 1. Prens ile buraya gelmiştim bu yüzden burayı biliyordum. Haremağasının yardımı ile üstünü giyiniyordu, beni görmesi ile eğilip önünde selam verdiğimde gülümsedi.

"Hyunjin seni çaldığım için parçalayacak beni." deyip kıkırdadığında doğruldum. O da bu sırada kıyafetinin kuşağını bağlıyordu. "Siz ne isterseniz öyledir Majesteleri." dedikten sonra yanlarına yaklaştım. Bu sırada haremağası ona birkaç bir şey days söyleyip uzaklaşmıştı.

the kingdom love, hyunin ✓Where stories live. Discover now