Yüsra, adam çapkınca ve arsız bir edayla sırıtınca, aniden nefesi kesilerek fısıldadı. "Çetin?"

"Ta kendisi!" Daha olgun, daha büyük ve daha oturaklı görünse de, o sırıtışı nerede olsa tanırdı. Yüsra'ya kendini pek iyi hissettirmiyordu.

"S-senin burada ne işin var?" diye sordu. 

"Geçici göreve çağrıldım." Gülümsemesi yüzünden düşmüyordu. Sırtında ki çantayı gösterdi. "Bugün geldim. Tam karakola giderken seni görme! Burada ne işin var?"

Yüsra bu samimi konuşmadan hoşlanmadı. Eve dönmek istiyordu ama nezaketsizce adamı kovmak, sebepsiz yere öfke gösterisi olurdu. Onunla büyük bir kavgası olmamıştı. Sadece bakışlarından hiç hoşlanmazdı. Alakasını asla gizlemezdi, bu alaka masum bir alaka değildi.

"Ben de burada görev yapıyorum."

El arabasını çevirdi. Gitmek istediğini belli ediyordu. Adam teklifsizce el arabasını elinden aldı. Yüsra geriye çekilmek zorunda kaldı. "Zahmet ediyorsun."

"Ne zahmeti? Ayrıca senin ellerine böyle işler layık değil." 

Yüsra irkildi. Apaçık edilen bu iltifata sessiz kalmak zorunda kaldı. Nasıl baş edeceğini bilemedi. Söz konusu kişi Tugay olsaydı, aynı alayla söze girer ve özgüvenle cevap verirdi. Karşılaştırmaya devam ettiği için kaşlarını çattı.

"Şu taraftan," Yüsra taş evi dönmesi için eliyle gösterdi. Beraber yokuş aşağı yürüdüler. Yolda koyun sürüsüyle, taşlarla oynayan çocuklara rastladılar. Yüsra garip bir anda, patlamanın bu kadar yakınında oynayan çocukların yerine koydu kendini. Her an başında uçuşan insan yapımı bir ateşle, eğlenmeye çalıştığını hayal etti. Gerçi onlar böyle bir dünyaya doğmuştu. Daha önce Yüsra'nınki gibi bir dünyaya tanık olma şansları olmamıştı. 

Yüsra hüzünle yutkundu. Onun çocukluğu da pek matah sayılmazdı.

"Ne tesadüf," adamın sesi iğneleyiciydi. "Onca yer içinde Tugay'ın bulunduğu yerde misin?"

"Öyle." Yüsra kısa kesmeye çalıştı. Yakayı ne kadar erken kurtarırsa, o kadar iyiydi.

Adam sessiz kalınca memnun oldu ama kafasında dönen tilkileri duyuyordu. Ondan saklamışlardı. Tugay özellikle rica etmişti. Çünkü eğer Tugay'ın Yüsra ile ilgilendiğini öğrenirse, bu Çetin için meydan okuma olurdu. Yüsra başta bunu çocukça bulmuştu ama arkadaşları Ramazan da bunu destekleyince, onaylamak durumunda kaldı. Onlar arkadaşlarını kendinden iyi tanırdı. Yapışkan bir tipe de benziyordu. 

Arabayı evin önüne getirdiğinde, "Geldik," diye bildirdi Yüsra. "Teşekkürler, zahmet verdim."

"Rica ederim. Sana yardım etmek benim için şeref."

"Şey, rica etsem bundan sonra resmi bir dille konuşsak? Teğmen Tabip olduğum için, artık üstüm sayılırsınız."

Adam sırıttı. Omzunu eliyle yokladı. "Burada, şuan rütbe yok."

Yüsra dili tutulmuş gibi baktı. Adam evini inceledi. "Burada mı kalıyorsun?"

Yüsra isteksizce onayladı. Adam "Cık cık" çekti. "Tugay sana adam akıllı bir yer ayarlayamadı mı? İçeride kalman daha güvenli olurdu."

Yüsra inatla samimi dil kullanan adama karşı iç çekti. "Boş yatakhaneleri yoktu. Çoğunluğu erkek olduğunu için..."

"Anlıyorum." Onu baştan aşağı süzünce, Yüsra büzülmek istedi. "Zorlandığında bana haber ver lütfen. Hemen yardıma koşarım."

"Ne kadar süre buradasınız?"

Adam sırıttı. "Görünen o ki uzun zaman."

"Sizi tutmayayım." Yüsra el arabasını içeri taşıdı. Adam kapıda durmaya devam edince, dönüp bakmak zorunda kaldı."

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Where stories live. Discover now