***

Polis merkezinden çıkıp telefonumu kontrol ettim Jeonginden bir cevapsız arama vardı. Hemen geri arayıp telefonu kulağıma götürdüm.

Üçüncü çalışta açınca onun konuşmasına fırsat vermeden ben konuşmaya başladım.

"Polis merkezindeki dedektif seni bekliyor işin varsa çabuk bitirip polis merkezine geç."

"Tamamdır."

"Sen niye aramıştın?"

"Canım muzlu süt çekmişti de gelirken alsana diyecektim."

"Tamam alırım."

Telefonumu kapatıp pansiyona doğru yürümeye başladım. Bu sefer arabayla gelmemiştim biraz yürümeye ihtiyacım vardı.

Kafam o kadar doluydu ki günlük herhangi bir aktiviteyi bile yaparken sürekli düşünüyordum.

O adam bu kolyeyi sana kim verdiyse onu iyi tanı derken ne demek istemişti mesela. Dedemi zaten iyi tanıyordum. Farklı olan neydi? Öğrenmem gereken neydi?

Pansiyonun önüne geldiğimde elimi cebime atıp anahtarı aldım.

"Pişt."

Pansiyonun duvarına yaslanmış bana seslenen Hyunjin'i görmezden gelerek binaya giriş yaptım. Hayatımda gördüğüm en yılışık insandı.

Arkamdan duyduğum ayak sesleriyle peşimden geldiğini anlamıştım. Hiç düşünmeden pansiyona mı dalmıştı cidden? Bu çocuk cidden yılışıktı.

"Hey! Hadi ama evet tuhaf ve saçma bir şekilde karşılaştık veya her neyse işte telafi edemez miyiz?"

Odamın önünde durup anahtarı deliğe geçirdim ve kapıyı açıp Hyunjine baktım.

"Gerek var mı Hyunjin?"

Kıkırdayıp sadece yüzüme baktı ve hiçbir şey söylemedi. Odama girip kapıyı kapatacağım sırada ayağını kapı eşiğine koyup kapıyı kapatmamı engelledi. Derdi neydi bu çocuğun?

"Hyunjin derdi-"

Ben daha lafımı bitirmeden boşluğumdan faydalanıp içeriye girdi ve etrafı incelemeye başladı.

"Hmm çok demode."

Sanki ben burada hiç yokmuşum gibi odayı inceliyor ve yorum yapıyordu. Birazdan sinirden çıldıracaktım sanırım. Bu ne saçma sapan tavırlardı böyle.

"Çıkar mısın?"

Yatağa oturup bir iki kere zıplayarak rahatlığını kontrol etti.

"En azından yataklar rahat en önemlisi de bu öyle değil mi?"

İmalı bir gülüş atıp sırıtınca en sonunda pes edip yatağın karşısındaki koltuğa oturdum.

"Hyunjin her ne istiyorsan açık açık söyle de halledelim."

Eliyle gel işareti yapınca bir eline bir de ona baktım. Sorar gibi tek kaşımı kaldırınca ısrar etmeye devam etti.

En fazla ne söyleyebilirdi veya ne yapabilirdi ki? Derdinin ne olduğunu merak ediyordum.

Ayağa kalkıp Hyunjinin önüne geldim. Oturduğu yatakta başını kaldırarak birkaç saniye başında dikilen bana bakınca dudaklarını yalayıp gülümsedi.

Elimi tutup akıl almaz bir hızla beni yatağa çekip üzerime doğru eğildi. Şok içinde yüzüme eğilen yüzüne bakıyordum. Soğuk eli siyah kazağımın içindeki belime kayınca kendimi geri çekmeye çalıştım ama beni daha sıkı kavradı.

"Hyunjin çekil!"

Burnunu burnuma sürtüp nefesinin dudaklarıma çarpmasını sağlayarak konuştu.

"Ne istiyorsan söyle halledelim diyen sen değil miydin? Halledelim işte."

Fısıltıyla konuşunca nefes alış verişim hızlanmaya başladı. Eğer daha çok yakınlaşırsa ki bu imkansız çünkü aramızda yaklaşabileceği bir mesafe bile yoktu kalp krizinden ölebilirdim.

Kalbim hızlı atıyordu. Çok fazla hızlı...

"Şşt sakin ol. Kalbinin sesi kulaklarımda çınlıyor."

Gözlerimi Hyunjinin gözlerinden dudaklarına indirdim. Şu an onu deli gibi öpmek istiyordum. Hatta daha ilerisini bile istiyordum. Neden bu kadar etkilendiğimi anlamıyorum ama beni şaşırtan en büyük şey Hyunjinin deli gibi terliyor oluşuydu.

Kendini zorluyor gibiydi. Nefesi de kendisi gibi titriyor ve terliyordu. Gözleri o kadar garip bakıyordu ki bana... Ne anlattıklarını çözemiyordum.

Biraz önce kovmaya çalıştığım çocuk şu an üzerimdeydi ve ben ne yaptığımı asla sorgulamıyordum.

Sadece anlık bir hareketiyle tüm vücudum onu istemeye başlamıştı.

Beni öpmemişti bile sadece üzerimde durduğu ve yüzlerimiz çok yakın olduğu için ikimizin de bu kadar heyecanlanması garipti.

Hyunjin başını yavaşça boynuma yaklaştırmaya başladı. Hiçbir şey yapmıyordum sadece sorgulamadan bekliyordum. Neden gerçekten bilmiyorum onu tanımıyorum bile ama... Elimde değilmiş gibi hissediyordum.

Tek elimi kırmızı saçlarına geçirince durdu. Boynuma daha çok yaklaşmıştı yaptığı her harekette büyük bir kararsızlık yatıyordu.

En sonunda beklemeyi bırakıp sadece boynuma derin bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

Üzerimden kalkınca çattığım kaşlarımla ona baktım. Çocuk resmen gösterip elletmemişti.

Sakinleşmek ister gibi derin bir nefes alıp sonra zorla toparladığı yüz ifadesiyle bana gülümsedi.

"Sonra görüşürüz.. Felix."

Hızlıca odadan çıkıp gidince boş boş çıkıp gittiği kapıya baktım. Ne olmuştu biraz önce? Neden bir anda siktir olup gitmişti?

Ellerimi başımın arasına alıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Bu çocukta bir şeyler vardı. Beni hem çok tedirgin eden hem de ona çeken bir şeyler...

Seni de çözeceğim Hyunjin. Sıra sana da gelecek.

***

Selam bebişlerr nasılsınız nabersiniz umarım iyisinizdir ve umarım bölümü beğenmişsinizdir yazım ve noktalama hatası görürseniz lütfen haber verin vote ve yorum atarsanız sevinirim öptüm hepinizi kocaman muah ❤️❤️😘😘

Chris⤵️

Chris⤵️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Blood ties of spirits | HyunlixWhere stories live. Discover now