"Var." dedi Kreon sıkkınca. "Ancak Hestia gittiğinden bu yana orayı kullanmıyorum."

"Anladım." dedim. Hestia'nın önemini Kreon için ciddi anlamda büyük olmalıydı. 

"Burada istediğim gibi şekil değiştirebiliyorum. Ejderha olarak uyuyor, bazen günlerce bu bedenden çıkmıyorum. İnsan bedenimi kullanmak benim için bir alışkanlık değil."

"Peki ya diğer ihtiyaçların?" diye sordum. "Bir yatağın yok mu? Kıyafetlerini koyacak bir dolap?"

Kreon iç çekti. "Ejderha iken kıyafete ihtiyacım olmuyor. Kumların üstü de uyumak için fazla rahat. Fakat illaki bir dolap arıyorsan ya da yatak odası..." Parmağıyla mağaranın içinde başka yöne giden karanlık bir tüneli işaret etti. "Orada bir yatak, istediğin kadar kıyafet ve dolap var."

"Bakabilir miyim?" diye sordum.

Kreon başını salladı. "Sana burayı göstermek benim için bir onur olur."

Kreon'un önderliğinde gölün yukarı tarafına düşen dar tüneli kullandık. Krem rengi kayalar bizi birkaç bölümden oluşan bir yere yönlendirdiğinde şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. İlk yer Kreon'un dolabı olduğunu iddia ettiği odasıydı. Yerlere saçılan onlarca kıyafet renk renkti. Farklı yüzyıllara, farklı milletlere ait olan onlarca elbise zemine saçılmıştı.

"Bu kıyafetleri düzenlemiyor musun?"

"Hayır." dedi Kreon kısaca. "Dediğim gibi ejderha bedeninde kıyafete ihtiyacım yok."

Omuz silkmekle yetindim. Başka bir oda benzeri bölmeye girdiğimizde burasının çeşitli silahlarla kaplı bir yer olduğunu gördüm. Onlarca kılıç duvarda asılıyken; gürz, bıçak, kalkan gibi envai çeşit araçta yerlere koyulmuştu. Çelikleri daha yeni ovulmuş gibi parıl parıldı. Hepsi belli bir düzene ve sıraya göre dizilmişti.

"En çok bu odayı kullanıyorum." dedi Kreon. "Silahlarım benim için ayrılmaz bir parça."

"Görebiliyorum."

Daha sonra Kreon'un hazinesine geçtik. Daha evvel bir mağarada çaldığım yüzüğün olduğu hazine, burası karşısında bir hiçti. Onlarca metre duvarı daha evvel görmediğim bir zenginlikte altınlar süslüyordu. Elmaslar, yakutlar, yeşimler... Altınların üstünde renkli parıltılar saçarken inci kolyeler, yüzükler, taçlar da sandıklar içine doldurulmuştu. Gözümü bu büyük zenginlikten ayıramazken Kreon'un bu zenginliği ne ara yaptığını düşündüm. 

"Mağaranın devasa bir girişi var. Hazinenin çalınacağından korkmuyor musun?"

"Hayır." dedi Kreon. "Bu mağaraya benden başka kimse giremez. Girerlerse de keskin koku duyularımdan kaçamaz. Bir aslan inine giren hiçbir geyiği affetmez."

"Çok ürkütücü konuşuyorsun."

Sırıttı. "Hestia olduğunda seni de göreceğiz." Başını hazinesine çevirdi. "İlgini çeken bir şey varsa alabilirsin." dedi Kreon. "İstersen bütün hepsini alabilirsin."

"Gerek yok." dedim kaşlarımı çatarak. "Karşılıksız hiçbir şeyi kabul etmiyorum. Eğer bana para vereceksen senin için çalışmam gerekir. Öyle değil mi?"

Kreon kaşlarını çattı. "Freya bu hazinenin yarısı senin zaten."

"İstemez." dedim burnumu kıvırarak. Bir yüzük başıma neler getirmişti. 

Kreon güldü. "Freya bu hazinenin yarısı senin derken bunu hediye olarak dile getirmiyordum. Bu hazinenin yarısını sen kazandın."

"Nasıl?"

"Hestia'nın sadece savaşıp benimle evlendiğini düşünmüyorsun öyle değil mi?" Bir bakıma öyle düşünüyordum.  "Hestia Kayıp Yıldız'dır. Bu ganimetin çoğunu insan dünyasından ya da diğer ejderhalardan beraber topladık."

KAYIP YILDIZ (BİTTİ)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora