39|Karanlık Ruhlar Evi

Bắt đầu từ đầu
                                    

Bu sırada Amedeo ve Egehan da gelmişlerdi. Egehan geldiği anda küçük belalı yaratık da toprak evin içine girerek Egehan'ın başına sertçe çarptığında Egehan sıkıntıyla inledi. "Hiç derdim yokmuş gibi bir de bu çıktı başıma."

Küçük yaratık bir kez daha çarparken incecik sesiyle öfkeli bir şekilde söylenmeye başladı fakat cümlelerinden hiçbir anlam çıkaramadım çünkü sesi daha çok fare viklemesi gibiydi.

Amedeo Eris'in yanına giderek "Ne yapıyorsun cadı?" diye sordu. İlgili gözleri Eris'in yüzünü tarıyordu.

Eris bakışlarını bir iki saniye kadar Amedeo'ya çevirip "Ruh koruma iksiri hazırlıyorum. Sen de Meira'yla dansı tekrarlasan iyi olur." dedi. "Hareketleri iyice kavraması lazım."

Amedeo iç çekerek başını salladı ve bana döndü. "Pekâla prenses, benimle bir dansa var mısın?" diye sorduğunda onu onayladım. Kafamı dağıtmam gerekiyordu yoksa karanlık düşüncelerin içinde kaybolacaktım.

Bir eli belimi, diğer eli de avcumu kavradı. Hayatımda hiç bu şekilde dans etmemiştim ve bu yüzden nasıl adım atacağım konusunda pek bir fikrim yoktu.

"Yüzüme uzaylı görmüş gibi bakmanın sebebini sorabilir miyim?" dedi Amedeo.

"Ben hayatımda daha önce hiç dans etmedim."

Eris başını bana çevirip kaşlarını çatarken Egehan kollarını göğsünde kavuşturarak sırıttı. "Bunu kaçırmayacağım için çok mutluyum." dediğinde ters ters ona baktım.

"Sus."

Amedeo hafifçe gülerek "Merak etme, hiç zor değil. Atacağın adımlar örüntü gibi sürekli tekrar ediyor. Bilek hareketlerinin de anlamını öğrendikten sonra aklında kalacağına eminim. Şimdi, başlayalım mı?" derken tam bir beyefendi gibi görünüyordu.

Gülümseyerek "Olur." dedim. Hiçbir zaman dans etmek gibi bir isteğim olmamıştı. Dansı izlemekle yetinmek her zaman daha çok hoşuma giderdi fakat bu dansı sevdiğim kişi için yapacaktım. Yapmak ve onu kurtarmak zorundaydım.

Amedeo bir adım geriye atarken belimdeki eli sebebiyle ona ayak uydurdum. İlk anlarda ayağına basmamak için büyük çaba sarf etmiş ve çoğunlukla da basmıştım. Her basışımda 'ay' diye küçük çığlıklar attığım için Egehan kahkaha atarak beni izliyordu. Amedeo ise sabırla alışmamı beklemiş ve pes etmeden hareket etmeye devam etmişti. Sanırım şu an eski dans partnerini özlüyor olmalıydı.

Ayak hareketlerini az çok çözmeye başladığımda ikinci aşamaya gelmiştik. Bu sırada hâlâ iksirle uğraşan Eris başını hafifçe bize çevirerek "Yapacağın dans aynı zamanda bir ritüel demiştim. Bu yüzden ne yaptığını bilmeli ve bunu hissederek yapmalısın. Bileğini kalbinin ve başının hizasında çevirmen 'Kalbimdeki ve zihnimdeki umut ile ışık, senin kalbine ve zihnine geçsin.' anlamına geliyor." diye açıkladı.

Çok saçmaydı fakat işe yarayacağına inanmam gerekiyordu. Bir zamanlar Dövmeci'nin de bana bunu öğütlediğini hatırlamıştım. Dövmeci... Acaba şimdi neredeydi? Durumu iyi miydi?

"Çember olayını da hatırlıyorsun, değil mi?" diye sordu Eris. Düşüncelerimden sıyrılıp başımı sallayarak onu onayladım. Çemberdeki karşılıklı iki noktada aynı hareket ve dönüşleri yapmam -daha doğrusu yapmamız- gerekiyordu. Bu dansı Alkın'la yapacaktım ve bunu onun da bilmesi gerekiyordu.

"Peki o biliyor mu bu dansı?" diye sordum.

Eris'in yüzünde küçümser bir ifade oluşurken "Tabii ki biliyor. Gerçek hayatta da çok güzel dans eder. Hatta bir zamanlar ikimiz partnerdik." diye cevap verdi. Bu sırada yüzünde pek sık rastlanmayan hoş bir gülümseme oluşmuştu. Yüzümü asmamaya çalışırken Amedeo'nun bu çabaya hiç girmediğini fark ettim. Buz gibi bir ifadeyle Eris'e bakıyordu.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ