Si no bebes no puedes jugar

452 36 227
                                    

Tekrardan selam herkese. Umarım sağlığınız iyidir.

Medya Kim Holding arkadaşlar. Moskova'da bir yer ama siz onu Las Vegas'ta gibi düşünün.😉

Yazarken o kadar çok keyif alıyorum ki ve o kadar çok yazmak istediklerim var ki. Kendimi frenlemeden her şeyi yazmaya çalışıyorum işte. Umarım istediklerim sizlere geçiyordur. Uzun soluklu bir fic yolculuğu olacak ama çokta uzun değil. Zaten bu fici ne zaman yayınlarım inanın hiç bilmiyorum. SOW tutunca belki yavaştan bunun bölümlerini salarım. Tipik bir başak burcu olduğumdan planlı bir şekilde ilerleyip taslakta en az on bölüm olmadan zaten salmam. Hem bu ficimden sonra yazın özellikle yazmak istediğim bir fic var. O benim için bir çığır açıcı olacak. Çünkü oldukça ağır bir dille Ortaçağ dönemini anlatacağım bir fic olacak - Ondan önce başka bir fic yazıyorum şu an ve yazın buna bile bölüm atamadım yoğunluktan, o yüzden size gelecekten not daha bu bahsettiğim kurgumu yazmama var🫡 - ama onun sırasına daha çok var. Size şimdiden bilgi vermiş oluyorum sadece. Hem üni sınavına tekrardan gireceğim için kafam rahat bir şekilde tamamen yaz aylarına bırakacağım onun yazımını. - Aradan 2 yaz geçmiş aga be sbnxbxnzbznxb -

Böyle yazınca sizlerle dertleşiyormuşum gibi oluyor ve aşırı güzel bir durum bu.

Bu bölümün şarkıları; 

Lana Del Rey - West Coast 

The Carters - BOSS

Bishop Briggs - Lyin

İyi Okumalarrr.

Hayatta seçtiklerimizin bizi bir yerlere sürüklediğine inanmışımdır. Sonuçlar ya felaketimizi doğururdu ya da saadetimizi. Tabii biz insanoğlu denilen varlıklar hep en güzelini, en iyisini ister dururduk. Genelde elindekilerle yetinen azdı bu adı dünya diye anılan fanilerin yaşadığı fakirhanede. Ben asla daha fazlası diyemedim mesela çünkü elimde yetinebileceğim bir şeye bile sahip olamadım hiç. Sadece bu sefer seçeneklerim en azından elime hiçlik dışında bir şey sunsun istedim; felaketimi de saadetimi de. 

Zira evvela yok olmadan asla var olamazdınız.

"Ne var?" dedim kulağıma doğru tuttuğum telefonumdan hattakine.

"Ne oluyor ya?" uyku mahmuru olduğundan hafif cızırtılı gelen sesi ile konuşmuştu Catherine.

"Ne oldu yine?" Catherine'e göre daha canlı gelen sesi ile sormuştu Lana. Aslına bakarsanız sesinin bu kadar canlı gelmesi normaldi çünkü küçüklükten kalma bir alışkanlığıydı ki her sabah istisnasız vücudu sanki o saate kalkmaya ayarlanmış gibi yedi buçuk, sekiz de otomatik bir şekilde uyanıyordu. Saat şu an dokuz olduğundan dolayı çoktan ayılmıştı bile. Sesi ondan dolayı daha canlı geliyordu bizlere nazaran. 

"Of, susun iki dakika. Konferans konuşması yaptım işte ne güzel. Hemen laf söylüyorsunuz. Birinci bugün başvuru yapmaya gidecek ya ondan di," söyleyeceklerini birden yarıda keserek kulağımın zarını patlatacak kadar bağırmaya başladı. "Ulan yarım bacak! Niye kapatıyorsun oğlum?" 

Jimin elimdeki telefonu hoparlöre alarak, "Bağırma lan dangalak! Jungkook'un yanındayım. Duyuyorum sen konuş işte." diyerek koltukta tam yanıma oturdu, ardından da uykulu olduğu için başını omzuma yaslayıp usulca gözlerini kapadı. Aslında böyle bıraksam uyurdu ama işte telefondan Leo bağırmaları onu rahat bırakmazdı uyusun diye.

"Tamam, hadi birincinin yanında duyuyorum bahanesi sayesinde uyumana sadece bu sabahlık müsaade edeceğim. Neden diye bir sor?" bir süre sessizlik oldu. Cevap gelmedi.

VELVET CROWBAR || TaekookWhere stories live. Discover now