"İlaç değil mi? Yine aldın, ablan bana önceden söyledi. Senin karşımda saçma kelimeler kurarken sinir krizi geçirmeyeyim diye önceden anlattı ki ben de kendimi bu duruma alıştırıp sinir patlaması yaşamayayım!" dedi. Bu sefer sesini yükseltti. Kafamı eğdiğimde sinirle soludu. İkimizde bir süre sessiz kaldığımızda ben bulunduğum yerin beyaz fayansını izledim. O da öfkesini dindirmek için küçük yudumlarla su içti.

Derin bir nefes alarak, "Ablan sadece şüphe olduğunu söyledi. Ama şüphe değil, değil mi?" dediğinde yavaşça kafamı salladım. Benden onay alınca elini masaya vurdu. "Olan oldu. Şimdi ne yapmamız gerek, buna bakmalıyız." dedi. Onu duyduğumda kafamı kaldırarak konuşmaya girdim.

"Bebeği..."

"Doğuracaksın." benden önce konuştu. Onu duyduğumda küçük dilimi yuttum. Kafamı iki yana salladığımda beni umursamadan masadan kalktı. "O çocuk artık karnında, ne olursa olsun artık yaşayan bir can. Onu aldırmak gibi bir hataya düşme. Yaşça yetişkin bir kadın olabilirsin ama hâlâ çocuk gibi düşünüyorsun."

"Ama çocuğu istemiyorum. Hem sen söyledin ben çocuğum."

"Evet, zihnen aptal bir çocuk! Ve bebeği istememek, onu aldırmak mı istiyorsun yani?" sordu. Dik durmaya çalışarak kafamı salladım. Benden onay aldığında omzundaki şalı yavaşça üzerinden çekti. "Peki, tercih senin. Ama Vira'm, şunu aklından çıkarma bir çocuk aldırmak ciddi bir karardır. Bunu yaptıktan sonra çekeceğin acı düşündüğünden fazla olacak."

"Nereden biliyorsun?"

"Nereden?" sordu. Yüzünden küçük bir acı kırıntısı göründü. Derin nefes alarak, "Ben de senin gibi düşünen bir cahildim. Sırf babana kızdığım için seni aldırmak istedim." dedi. Onu duyduğumda istemsiz geri çekilmek istedim. Ama bu dürtüme engel olup olduğum yerde dik durdum.

"Aldırsaydın o zaman, başında benim gibi bir dert olmazdı."

Sustum. Sustu. İkimizde sustuk.

Boğazımda ağrı hissetmeye başladığımda yutkunmak her geçen saniyede daha da zor olmaya başladı. Görüş alanım bulanıklaşınca üzerim örtüldü. Kafamı kaldırdığımda annemin üzgün gözlerini gördüm. Şalıyla üzerimi düzgünce örtüp beni kendine çekti. Kafamı boynuna koymamı sağladı. Kulağıma doğru, "Seni aldırmayı düşünmek benim yaptığım en büyük hataydı. Bunu da ikiz kardeşini kaybederek ödedim." dedi. Hıçkırdığımda elini saçıma geçirdi. Önce öptü, sonra da derince kokladı.

"Hata yaptın kızgınım, ama benim gibi aynı büyük hatayı yapmanı istemiyorum. Aynı vicdan azabı ve canından bir parçanın senden alındığı o iğrenç anıları yaşamanı istemiyorum." dedi. Onu duyduğumda hıçkırığım daha da arttı ve sesime engel olmadım yüksek sesle ağladım. O da bana sıkıca sarıldı. "Yine de sen asla yanlış karar alma." beni bıraktı. İki elini de yanağıma koydu. "Normalde seni azarlamam gerekirdi, aptal çocuk!" alnımı öptü. Sonra da geri çekilip masaya ilerledi. "Hadi gidelim, yorgun görünüyorsun." kolunu iki yana açtı. Ona doğru ilerleyerek beline sarıldım. Benden uzun olduğu için bu çokta zor olmadı.

"Anne, kendimde değildim. İlaç yüzünden, ben... Bir daha almayacağım."

"Almayacaksın tabi! Aptal, şu haline bak. Her neyse şu adam bana onun kim olduğunu söyle, kızımı kandıran bu adam kim?" sordu. Bu sırada kırmızının hakim olduğu hole geçtik.

Yanlış Kedi | TamamlandıWhere stories live. Discover now