7

780 7 7
                                    

"Validem."
"Ah, Dilber benim güzel sultanım. Gel otur yanıma."

Güzeller güzeli kızım yanıma oturdu.

"Validem Hürrem Sultan çok sinirli. Size aşırı kin tutuyor."
"Ee, Dilber ne yapalım ?"
"Gülnihal hatun bunu size söylememi istedi."

Endişeyle " Sana bir şey yapmadı değil mi ?"
"Yapmadı validem. İzninizle ben abimin yanına gitmek istiyorum."
"Tabi kızım gidebilirsin."

Hürrem Sultandan artık kurtulmam gerekiyordu. Eski saraya gitmesi en doğru karardı. Tabii şuanlık. Oğlumla konuşmam, Hürremin şehzadeleri için ölüm fermanı yazıdırmam gerekiyordu.

Mihrimah sultan dışında şehzade Mehmet, Abdullah, Selim ve Bayezıd'ın ölmesi gerekiyordu.

Aynı şekilde Mahidevran Sultanın çocukları olan Raziye ve Fatma dışında şehzade Mustafa ve Ahmed'in de ortadan kaldırılması gerekiyor.

...

"Oğlum, can parçam nasılsın ?"
"İyiyim validem ama çok sıkıldım."
"Neden kim canını sıktı senin ?"
"Az önce Hürrem Sultan buradaydılar. Eğer onun çocuklarını öldürürsem sana ve kardeşlerime zarar vereceğini söyledi."

Şok içerisinde kalmıştım. Böyle bir şeye nasıl cüret ederdi?

"Oğlum, bu her ne kadar canımı sıksada onun ve diğer sultanın çocuklarının ortadan kaldırılması gerek. Hürrem zeki kadındır. Ne yapar eder kendi oğlunu tahta çıkarır. Başımız işte o zaman derde girer. Onların ölüm fermanını vermen gerek."

"Validem ben bunu nasıl yaparım? Onlar benim kardeşim."
"Peyami, yapmak zorundayız. "
"Peki validem. Siz ne derseniz o."

...

Sabaha karar çıkmıştı. Bu süreç içerisinde sarayın girişlerini kapattırmıştım. Ne olur ne olmaz kaçmalarını önlemem lazımdı.

Dairemden çıktım. Karşımda cellatları görünce derin bir nefes aldım. Kaideler gereği bunu yapmak zorundaydım. Mecburdum.

Hürrem şehzadelerini kendi dairesine kitlemişti. Cellatlar onun dairesine gitmek yerine başka bir yere yöneldi. Arkalarından yürümeye başladım. Benim daireme gidiyordular !

"Durun ! Nereye gidersiniz?!"

Cevap yoktu.

"Size durmanızı emrediyorum ! Karşınızda saltanat naibesi Valide Mahişah Efsun Sultan var. Size durun dedim !"

Hızlı adımlarla daireme gidiyorlardı.

"Ağalar! Yakalayın şunları ! Hünkara haber verin ! Derhal !"

Bir Allah'ın kulu yok muydu ?

Dairemin önünde ki ağalar yoktu !? Nasıl olurdu ? Kim onları oradan almıştı?

Cellatlardan önce davranıp daireye girdim. Kendimi iki oğlumun önüne siper ettim. İkisi de daha bebekti !

"Yalvarırım, yapmayın! Dinleyin beni. Ben Valide sultanım. Emrediyorum, durun !"

Biri beni yerden kaldırıp tuttu.

"Yapma ! Yapma, dedim ! Hayır, hayır, hayır ! Yalvarırım, yapma. Seni öldürürüm ! Yapma diyorum! "

Çocuklarımın boğazına ip geçmişti. Küçük oğlum hiç bir şeyden habersiz uyuyordu. Diğer oğlum ağlıyordu. Daha yeni iki yaşına basmıştı. Nasıl kıyardım ben onlara !

"Hayır dedim sana !"

Havaya tekme savundum. Cellatlar çocuklarımın yanından ayrılmıştı. Yerde sürüklenerek onların yanına gittim.

Ağlıyordum. Kalbim sızlıyordu.

"Oğlum, annem, bak bana. Bana bak. Ben buradayım korkma. Sizi seviyorum. Bunu unutmayın. Onlara göstereceğim. Benim canımı yakmak neymiş göstereceğim. Sizi çok seviyorum."

Gözyaşlarımı sildim. Son bir kez sarıldım, kokladım. Cennet kokuyolardı. Şuan da kokuları gibi cennetteydiler.

Sinirle ayağa kalktım. Şuan cellatlar muhtemelen Hürrem'in yanındaydı. Kendimden emin adımlarla yürümeye başladım. Daireye yaklaştıkça çığlık sesleri geliyordu. Demek ki cellatlar görevini yapmıştı.

Kapının önünde durup içeriye baktım. Hürrem yerde oturmuş, kucağında çocuklarıyla ağlıyordu.

"Hürrem ? Nasılsın ?" dedim.

Sinirle üzerime yürüdü.

"Bunun bedelini ödeyeceksin ! Duydun mu beni ?!"
"Hürrem, karşında valide var kendine gel ! Seni eski saraya sürgün ediyorum. Çoktandır gitmen gerekiyordu zaten."

Minik bir kahkaha attı. Hâlâ nasıl gülebiliyordu.

"Dilber ve Mahinur benim elimdeyken sen beni nasıl sürgün edersin ?"

Ne ? Kafamı yana çevirdiğimde kızlarımı gördüm. Ağlamaktan gözleri şişmişti.

"Hürrem kendine gel ! Bırak onları! "
"Bana bağıramazsın Efsun ."
"Sen kimsin Hürrem ?"
"Şu dakikalardan sonra valideyim."
"Ne saçmalıyorsun ? Haddini bil."

Ağalar kollarımdan tutmuştu.

"Hepinizin kellesini alırım. Bırakın beni !"
"Sen önce kendi ve kızlarının kellesini kurtar."
"Hürrem bittin sen !"

Yüzüme sırıttıktan sonra " Ağalar şehzadelerimi alın yataklarına götürün. Çok yoruldular uyusunlar biraz." dedi.

Bir saniye. Nasıl olurdu ? Cellatlar nasıl karşı gelirlerdi bana.

"Alın götürün bunları zindana atın."
"Bırakın beni ! Size diyorum ! Yapmayın ! Hesabını soracağım bunun! Duydunuz mu beni ?!"

Çocuklarım ile beraber zindana atmışlardı beni ! Hangi hakla? En başından öldürmem gerekiyordu. Keşke öldürseydim, neden öldürmedim ki ?

Ağlamaktan bitkin düşen Dilber ve Mahinur kucağımda uyuyordu. Buradan kurtulduğum gibi hepsinin kellesini alacaktım.

Adım sesleri duyuyordum. Doğrulup kimin geleceğine bakmaya başladım. Peyami geliyordu !

"Peyami ! Oğlum, çıkar bizi burdan."
"Geldim validem. Bakın şimdi çıkaracağım sizi buradan."

Dışarı çıkınca hemen ona sarıldım. Paşaya kızlarımı alıp daireme götürmesini ve onların başında durmasını söyledim.

Peyami ile Hürrem'in dairesine gidiyorduk. Kapıyı sertçe açıp içeri girdim. Hürrem yerinden kalkmamıştı bile.

"Ağalar emrediyorum bunu alıp zindana götürün. Aynı şekilde çocuklarını da. Farklı yerlere kapatın !"

Kimse hareket etmiyordu? Peyami;

"Validemi duydunuz ! Bu cadıyı alın zindana kapatın ! Sonra orada beni bekleyin."

Gururla oğluma baktım. Beni dinlememelerinin hesabını soracaktım. Ağalar gelip Hürrem'i aldılar.

"Yapmayın diyorum size! Böyle anlaşmadık !"
"Sultanım kusura bakmayın hünkara karşı gelemeyiz."

"Hatun." dedim.
"Rahmetli eşim Sultan Süleyman yok artık. Sende o olmadığı için sultan değilsin. Artık hatunsun. Haddini ve yerini bileceksin."

Şaşkın gözlerle bana baka baka gitti.

...

"Siz nasıl validemi dinlemezsiniz ? Bu nasıl bir saygısızlık. Kellenizi alacağım."
"Hünkarım yapmayın."
"Valideme, kardeşlerime ihanet eden bana da ihanet etmiştir. "

İçeriye cellatlar girdi. Peyami Hürreme yaklaşıp;

"Sen benim öz kardeşlerimi öldürttün. Bende senin çocuklarını öldüreceğim. Beni, validemi ve kardeşlerimi hiç sevmediler. Benimle talim yapmadılar hiç."

"Peyami, seni seviyorlar. Acı bize bırak onları." dedi Hürrem.

Araya girdim.

"Alın şunların kellesini." dedim. Sonunda beni dinlemişlerdi.

...

Harem-i OsmanlıWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu