ALIŞMAK HEM DE ÇABUK-24

Start from the beginning
                                    

"Başınıza bela açacak kimse yok artık. Herkes tutuklandı, suçlar itiraf edildi. Kimsenin sonu Hale gibi olmayacak." Son cümlemi kelime kelime söylediğimde Suzan abla dolu gözleriyle bana bakıyordu.

"Nereden öğrendin bu kadar şeyi?" Mithat beyin yüzü bembeyazdı. Gözlerine yerleşen hüznü görebiliyordum. Omuzları düşmüştü. Sorusuna cevap vermedim. En az hazırladığım dosya kadar uzun bir hikayeydi. Heyecanlar, korkular, endişeler ve meraklar geride kalmış, yerini zafere bırakmıştı. Henüz hayalini kurduğum zafer coşkusunu yaşayamıyor olsam da. Korkut'a baktım tekrar.

"Son kez yazımın editörlüğünü yapmanı istiyorum senden. Bu yazı bu gazetede olmalı. Hale için..." Yere koyduğum çantayı elime aldım sonra. Herkese tek tek baktım, resmi bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Suzan ablanın sulu gözlerine bile direnecek haldeydim. "Her şey için teşekkürler. Umarım bundan sonrası dilediğiniz gibi olur."

Merdivenleri son kez indim, duvarlara son kez baktım, kapının önüne son kez çıktım, başımı son kez çevirdim eski binaya. Son kez susturdum aklımdan geçen tüm konuşmaları. Arkamı döndüm sonra, karşı kaldırıma geçtim. Ben son kez giderken kimse bana dur demedi, kimse veda etmedi. Sanırım o kadar kocaman bir veda etmiştim ki hepimize yetmişti. Arabaya binmeden önce son kez baktım geriye. Onlar bilmese de aklımda ne kadar rahatsız edici düşünce varsa hepsini silecektim bir gün. Güzel şeylerle doluyken zihnim, zaferimin tadını çıkartacaktım. Araba çalıştı ve ilerlemeye başladık.

Sahil kenarında bir bank bulup oturduk. Yüzümdeki resmi gülümseme silinmemişti. Nigar'ın söyleyeceklerini dinlemek için hazırdım. Aklım geride kalmamıştı. Yeni bir hayata başlıyordum ben. Yeni işim hazırdı, evdekiler çok sevinecekti. Her şey güzeldi ve ben Nigar'ı dinlemeye hazırdım. Aklım geride kalmamıştı.

"Gazete kapandığında ayrılırsın sanıyordum?"

"İşim bitmişti orada." Başını sallayıp güldü. Bu hareketi biliyordum, söylediğim cümleyi onaylamıyordu. Kendince yanlış bir şey bulmuştu. "Sene başında yeni işim hazır" diye ekledim konuşmayınca.

"Bazen... aynı fikirde olduğumuzu düşünüyorum ama sonra..."

"Ne demek şimdi bu?"

"İlk tanıştığımızda kavga etmiştik hatırlıyor musun? Ruhsuz bir kelimeyle mesleğimi tanımladığın için sana çok kızmıştım." Güldüm.

"Sadece, iş yapıyorsun demiştim."

"Polis olmak benim için işten daha fazlasıydı. Hayallerimdi, özentilerim. Sonra zaman geçtikçe gereklilik oldu, üniformamı giyince zevk oldu. Omuz omuza yola çıktığım insanlar bana aile oldu. Benim hayatım oldu kısaca... Tek ve ruhsuz bir kelimeye sığdırmana bu yüzden kızmıştım. Karşımda tecrübe ve macera arayan, akademik davranmaya çalışan bir kız vardı."

"Profesyonel mi?" Söylediğimle güldü. Anlatacaklarını ve gözlemlerini merak ediyordum.

"Profesyonel olmak isteyen bir gazeteci diyelim. Sonra yolumuz kesiştikçe, gördüm ki duygularından kaçamıyorsun. Kuralları hayallerinle harmanlıyorsun hatta bazen çiğniyorsun. Ücra bir yer olmasına rağmen, bir yerden başlamak adına batacak bir gazetede çalışıyorsun. İnsanlardan para almadan ilan yayınlıyorsun, hatta başını belaya sokuyorsun. Kısacık zamanda tanıdığın birisi için canını tehlikeye atıyorsun. Yaptığını iş sanırken aslında çoktan hayat tarzı haline getirmiştin diye düşünüyorum." Bu kadar detaylı gözlemlendiğimi bilmiyordum. Söylediklerini iyice düşününce hak verdim ona. Sanırım bu anlattıkları, fikirlerimizin uyuştuğu kısımdı. Peki ya amadan sonrası neydi? "Sırlar bizim yollarımızı birleştirdi. Ben de yanımda olduğun sürece, bana yardım ettiğin sürece sana yardım ettim. Zaman bizi arkadaş yaptı. Sonra sırlar çözümlendi, sen işten ayrıldın. Başarı hakkın tabi, çok yeteneklisin her şirket senin gibi bir elemana sahip olmak ister. Yeni işine kolayca adapte olacağını biliyorum. Yeni arkadaşlarına da öyle."

"Ne demek istiyorsun Nigar? Konuşmanın sonunu yeni arkadaşlarıma getirmek için mi bu kadar analizi anlattın bana? Sanki işimiz bitince ayrılacakmışız gibi konuşuyorsun. Oysa biz çok şey paylaştık seninle." Yalancı bir kahkaha attım. Şu an bu belirsizlik içinde ihtiyacım olan tek şeydi.

"Tabi ki ayrılmaktan söz etmiyorum. Edindiğim en garip ve... iyi bir arkadaşsın Numune. Hatırlıyorsundur umarım... Nezarete girdiğin gece sana bedel ödemekten bahsetmiştim. Bizim sırdaşlığımızın bedelini ödeme zamanım geldi." Anlamıyordum hala, ne bedelinden bahsediyordu? Onu sıkmak istemesem de sabırsızca yerimde kıpırdanmama engel olamadım. "Operasyonda kural ihlali yüzünden bir süre uzaklaştırma aldım. Bu iş biraz uzayacak gibi, uğraşmak istemiyorum. İstifa ettim. Uzun zamandır peşinde olduğumuz adamları da yakaladık. İçimde büyüyen intikam son buldu. Artık annemlerin yanına döneceğim." Yüzüne boş boş baktım ve sonra gerçek bir kahkaha attım. Yürüyüş yapanlar bile dönüp bana baktı.

"Ne saçmaladığının farkında mısın? Kural ihlali falan yok! İstifa yok!" Kendi belirsizliğimden ürkmediğim kadar, Nigar'ın düzenini bozmasından korkuyordum. Mahzende boğulmamıştık ama bu sırlar yüzünden mesleğinden olmak üzereydi. Ben çekmiştim onu, bozmuştum dengesini.

"Numune biraz sakin ol ve anlayış göster. Prosedür böyle. Hem benim dinlenmeye ihtiyacım var biraz." İyi olacağına dair, kendinden emin gözükmeye çalışıyordu ama tanıyordum Nigar'ı. Bu ciddiyeti hiç hoşuma gitmiyordu. İnsan, duygularından ezber cümlelerle bahsettiğinde korkmalıydık esas.

"Ben... ben konuşayım mı baş komiserle? Ben gizlice geldim diyeyim, olmaz mı?" Elimi tuttu sıkıca. Hala bir umut şaka yapıyorum demesini bekliyordum. Ama hayır, gözlerimin ta içine bakıyordu. Bu gün kazanmam gerekirken kaybediyordum.

"Dinle beni, kimseyle konuşmanı istemiyorum. Bu benim kararımdı, en iyi sen anlarsın bu durumu. İstediğimi yaptım, kurallar her zaman esnemez bir gün takılırız ağlarına."

"Düzeltebiliriz." Yalvarır gibi konuşmuştum. Başını salladı olumsuz anlamda. "Yeni bir karakolda başlayamaz mısın?" Bir umut sordum tekrar.

"Üzgünüm Numune, ben senin kadar çabuk alışamam." Elimi çektim ellerinden. Bir günde arkadaşlarını, işini ve hatta kötü de olsa hatıralarını kaybeden biriydim ben. Başka birine karışmam, kararlarına müdahale etmem çok büyük bir hataydı. Son cümlesi vefamla karşı karşıya getirdi beni. Boşluklarını farklı duygularla kapattığım vefa. "Gitmem gerekiyor artık. Kendine iyi bak. Seninle arkadaş olmak güzeldi. Bir gün hayallerindeki yere geleceğine inanıyorum. Şimdilik bizim maceramız sona erdi. Yeni gelen komiseri canından bezdirmemeni tembihleyebilir miyim sana?" Başımı sallamak istedim ama ağırlık yaptı birkaç damla yaş. Titrek bir nefes aldım.

Ayağa kalkıp gülümseyerek kollarını açtı. Programlanmış bir robot gibi kalkıp, hala bir ihtimal vaz geçer diyerek sarıldım ona. Kısa bir vedaydı, yeniden görüşecektik sanki birkaç saat sonra. Ardından arkasını dönüp gitti. Deniz kenarında tek başıma kaldım. Ve anladım; Korkut'un bana veda etmemesi yaptığı en büyük iyilikti. Birkaç mutluluk temennisi cümlesinin ardından arkada kalakalmaktı en çok can yakan. Çabucak alışıyordum ya hani ben. Buna da çabucak alışabilmeyi istedim. Olabildiğince hızlı, hemen!

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now