YÜKSEK VE KORKAK-19

Start from the beginning
                                    

"Söyledi ya arkadaşım. Denetlemeye geldik. Şimdi sen söyle bakalım, kime gidecek bu mallar? Ceset kimin?" Sorgu yapmak için pek de iyi bir zaman değil gibiydi. Yanlarına doğru yürüdüm. Adam cesaretini toplamaya uğraşırmış gibi etrafa bakındı ve sırtını dikleştirdi. Ellerini yumruk yapıp, Nigar'a doğru acımasız bir şekilde savurdu. Ağzımdan engel olamadığım bir hayret nidası döküldü ansızın. Neyse ki yumruk isabet etmemişti. Komiser işini iyi biliyordu, rahat bir savunma hareketinden sonra sıkı bir darbe indirdi rakibinin suratına. Adam sersemlemişti. Göğsüne yediği bir tekmeyle yere serildi. Ben o sıra Nigar'ın bacağını kaldırdığı yüksekliğe hayret etmekle meşguldüm. Tüm sesler yankılıydı, nefesler görülüyordu, muhtemelen benim de kalp atışım duyuluyordu.

Nigar nefes nefeseyken çevresine bakındı. Bir şey arıyordu fırsattan istifade. Sonra aradığını bulmuş gibi başını sallayıp koşar adımlarla kolilerin yanına gitti. Yere eğilip bir bant aldı ve arkasına dönüp tekrar yanımıza koşmaya başladı. Ama biz bıraktığı pozisyonda değildik. Ben namlunun ucundaydım artık. Adamı paketlemesine gerek yoktu aslında, bir kabza da onun kafasına vursaydı ve etkisiz hale getirseydi biz buradan kaçabilirdik. Nigar "Bırak onu!" dedi sert bir sesle. Adamın kalp atışlarını hissedebiliyordum, iyi dayak yemişti. Ama sıkıca tuttuğu omzumu bırakmaya hiç niyeti yoktu.

"Elindekini bana ver!" Paket yapmak isterken paket olmak üzereydik. Nigar başını sallayıp yanımıza yaklaştı. Kötü adamlar her seferinde bu tuzağa nasıl düşebiliyordu acaba? Birazdan sert bir hamleyle yere yapışacak, rehineden de elindeki silahtan da olacaktı. Sonra yakalanacaktı. Ben olsam beni yerle bir etmiş birinin yanıma yaklaşmasına izin vermezdim. Beni kullanıp, Nigar'ı boyun eğdirmeyi tek şansı gibi görüyordu muhtemelen.

"Tamam vereceğim, kızın kafasından silahı çek."

"Kes kesini!" diye bağırdı kulağımın dibinde, olan yine bana olmuştu. Bir adım öteye iteledi beni, silah yine kafamdaydı ama ondan uzaktım. "Bağla!" Nigar beni paket yapacaktı. Ona verilmiş güzel bir hediye olduğumu düşünürsem, olayın etkisinde daha az kalırdım. Komiser adamı onaylayıp ayaklarımın dibine çömeldi. Bandın ucunu ustalıkla bulup sesli bir şekilde çekti. Sessiz yerlerde, yürümek bile fazlasıyla rahatsız edici oluyordu. Ayaklarıma yaklaşıp son bir kez başını kaldırdı ve yüzüme baktı. Hediye paketi olmanın rahatlığıyla gülümsedim. Namlu hala kafamdaydı. "Çabuk ol!"

"Tamam, hallediyorum." Dişlerini sıkarak konuştuğunda yönünü yanıma yaklaşan adama çevirdi. Bandı parmaklarının ucuyla sıkıca tuttu, derin bir nefes verdi ve ani bir hamleyle bedeninin yönünü değiştirerek adamın ayaklarını hedef aldı. Bant rakibimizin ayaklarına dolanıp da dengesini kaybettirince, kafamdaki namlu da havaya kalkmış oldu. Fırsattan istifade dirseğimle adamı ittirdim. Hem yukarıdan hem de aşağıdan gelen darbelerle daha fazla ayakta kalamayarak sert bir şekilde yere düştü. Nigar da kalkıp, az önce yapması gereken şeyi yaptı ve silahın kabzasıyla adamı bayılttı.

"Uslu uslu yatsaydı yerinde bunu yapmayacaktım" dedi başını iki yana sallarken. Derin bir nefes verdim, kurtulduğumuza şükür mahiyetinde. "Korktun mu?" diye ekledi elini omzuma koyarken.

"Kafama silah doğrultulması konusunda deneyimliyim biliyorsun." Gülerken silahı beline yerleştirdi tekrar.

"Hemen çıkalım buradan, başkaları da gelebilir." Dediğini yaptık, önce ben çıktım sonra da Nigar tırmanmaya başladı. Yüzünü net görebiliyordum artık ve sanki kendisini kastığını hissediyordum. Yara almadığından emindim, acı çekiyor olamazdı. Böyle bir merdiveni ilk kez inip çıkmama rağmen bana eğlenceli gelmişti. Ayakkabıları metale değdikçe başını iyice yukarıya kaldırıyordu. Belki de çok fazla yorulmuştu, ondandı bu hali. Nihayet yukarıya çıktığında metal kapağı kapattık.

NUMUNE ŞAHISWhere stories live. Discover now