38-Son Dolunay

5.5K 520 131
                                    

Gecenin ikisinde bölüm atan bana da selam olsun.  🌼

İşte çok beklediğiniz savaş geldi. Yorumlarda buluşalım.  😍

***

Tek bir otun bile olmadığı kurak toprakların ortasında ölmüş bir ağaç vardı. Dalları kupkuru ama yine de göğe kadar uzanıyordu. Üzerinde kargalar uğursuz bir şekilde bağrışıp uçuşuyordu. Karanlık taraf ile aralarında kalan bu ağaç yükselmeye başlayan son dolunayın büyüleyici ışığı ile aydınlanıyordu. Üç gün süren dolunayın son günündeydiler.

Son Dolunay da.

Diğer günlere nazaran daha büyük, daha parlak ve kanla boyanmış gibiydi. İhtişamlı ve büyüleyici görüntüsü hayranlıkla onu izleyen insanları değil, savaşın tüyler ürpertici görüntüsünü aydınlatacaktı. Dolunay bu gece doğduğuna pişman olacak, yerini güneşe vermek için hızla batacaktı.

Bir damla suya muhtaç kurak topraklar kanla ıslanacak, tek bir otun yeşermediği toprağında kan kırmızı gelincikler açacaktı. Bu gece tarih yeniden yazılacaktı.

Yeşile dönen gözleri kendisini göstermeye başlayan ayın son dolunay haline baktı. O gün gelmiş miydi gerçekten? Bu son dolunay mıydı? Titrek bir nefesi içine çekerken yanında çelik gibi sert duran adama batı. Gri gözleri doğruca karanlık tarafa bakıyordu. Tıpkı gün boyu yaptığı gibi.

Sabahın ilk ışıkları ile geldikleri bu topraklarda kendileri dışında tek bir canlı yoktu. Kurt Klanlığı en ön saflarda yerini alırken, hemen arkalarına İnci Klanlığı ve onları hilal gibi saran Ejderha Klanlığı nizami bir şekilde yerini almıştı. Askerler dikkatli, koruyucular tehditkardı. Her gün gördüğü koruyucuları ilk defa bu kadar tehditkar görüyordu. Bir çoğu huysuzdu. Pençeleri ile kurak toprağı aşındırıyor, yer yer kükrüyordular. Kurtların ulumaları bir saniye bile durmuyordu. Her şeyleri ile karanlık tarafa hazır olduklarını gösteriyorlardı. Fakat oradan tek bir hareket dahi gelmemişti. Sanki yoklarmış gibiydi, bir boşlukla savaşacakmış gibiydiler.

Ahon sürekli Oniks ile devriye geziyor, karanlık tarafa yaklaşıyordu. Ama yoktu, tek bir hareket yoktu. Rüzgar bile esmiyordu. Bu durum gittikçe Ahon'u ve diğerlerini geriyordu. Akıllarına tuzağa düştükleri geliyordu. Bu anda ise devreye Şifa giriyordu. Sürekli toprağın altını kontrol etmekten tırnaklarının içi toprakla dolmuştu. Fakat toprağın altında da bir hareket yoktu. Bu onları rahatlatsa da diğer yandan tedirgin ediyordu. 

Set'in korkup vazgeçeceğini düşünmüyordular ama neden hala ortaya çıkmadığının da mantıklı bir açıklamasını bulamıyorlardı. İrithel'e göre Set'in tek amacı onları tedirgin etmekti ve başarıyordu da. İrithel'in bu konu ile ilgili sert çıkışı ile biraz daha sakinleşmişlerdi. Yine de Ahon gözlerini karanlık taraftan almıyordu. Bazen gözlerini saniyelik çeviriyor o anlarda ise sadece Şifa'ya bakıyordu. Genç kadın her seferinde ona güven verici tebessümlerinden sunuyor ama adamın yüzünde mimik oynamıyordu.

Şifa'yı burada istemediği çok belliydi. Son ana kadar gelmemesi için elinden geleni yapmıştı. Fakat tüm planları Şifa'yı da kapsadığı için hızla suya düşüyordu. 

''İyi olacağız, her şey iyi olacak.'' Şifa ondan bir adım önde duran adamın elini tutarak sıkıca kavradı. Ahon gerildikçe, Şifa da geriliyordu ve hata yapmaktan korkuyordu.

''Konuştuğumuz gibi geride duracaksın. Aklım sende olursa asla iyi olamam.'' Şifa, Ahon'un yorgun gözlerine baktı. Bir ayda ne kadar çökmüştü. Onu bazı akşamlar hiç görememişti. Sürekli çalışıyordu. Bu çabalarının karşılığını almalıydı. Şifa geri planda duracak olsa da elinden geleni yapacaktı.

EJDERHA ATEŞİWhere stories live. Discover now