"Leyla haklı."

Yiyeceği dayaktan korkmuştu herhalde çam yarması. Korkmakta da haksız sayılmazdı, dövecektim. Sonra da öperdim.

"Rahatsız olmayacaksanız Tuğba Hanım,"

"Estağfurullah Yasin Bey."

Onun aslı Estağ piti piti. Töbee.

Beş on dakika kadar sustuk. İçim bayıldı, canım sıkıldı, halının desenlerini izledim. Bir çay, kahve falan olsaydı diye düşünürken aklıma ev sahibi olduğum geldi.

"Ay ben size ne ikram edeyim? Çay, kahve? Yemek de hazır."

"Zahmet olmasın."

"Hazır zaten her şey. Akif yardım eder misin canım?"

Akif gözlerini devirsede ayaklanarak arkadaşına baktı.

"Tabii. Yasin'e hizmet etmek en büyük hobimdir zaten."

Neyse ki Yasin gayet kibar bir adamdı. Yalnızca gülümsemiş, sinir bozucu derecede rahat bir gülümsemeydi, omuzlarını silkelemişti.

"Bir bardak da su rica edebilir miyim Akifciğim?"

"Emredersin Yasinciğim."

Sanki beş yaşında çocuklar. La havle! Akif söylene söylene mutfağa gitti, peşine takıldım. Kendi kendine konuşuyorken dalyan boyu sebebiyle mutfak kapısından geçtiği sırada kafasını da tahtaya vurmasın mı? Bir çıldırdı, bir çıldırdı. Neymiş? Hepsi Yasin'in suçuymuş.

"Aşkım acıdı mı?" Dedim. Bana dönüp kaşlarını çattı.

"Yok, okşandı."

"Akif!"

Kızarmıştı da zaten. Kıyamadığım için yaklaşıp vurduğu yere dokunmaya çalıştığımda parmak ucumla değebilmiştim neredeyse.

"Öp geçsin."

"İçeride misafirler var."

"Yatak odasında öyle demiyordun ama."

"Rabbim sevgilinin de hayırlısını versin, Akif. Ne desem bilemiyorum."

"Aslanım, kurt bakışlım, anadolu kaplanım?"

"Mart görmüş kedi duruşlum nasıl?"

"Yakıştıramadım Leyla Hanım."

"Öyle mi Akif Efendi?"

Arkamı dönüp buzdolabına koyduğum tatlıyı çıkarırken Akif geride kalmayı tercih etmiş ve kollarını gösğünde bağlayıp sırtını duvara yaslamıştı. Beni izlediği gerçeğini yok saydım.

"Öyle bekleme. Yasin'in suyunu götür haydi."

Oflayarak raftaki bardağa uzandı.

"Tuz ruhu nerede Leyla?"

"Tuz ruhunu ne yapacaksın?"

"Yasin'in ruhuna karıştıracağım."

"Akif beş yaşında mısın?"

"Altı."

"Tamam, suyu ben götürürüm. Sen tatlıları dilimle."

Bardağı elinden çekip aldım hemen. Suyu doldurduğumda bıraktığım bıçağı eline almış, tatlı tabağının başına geçmişti. En azından bir işle meşgul diye sevine sevine odaya gittim tekrar. Bardağı Yasin'e uzattığımda yine telefonuyla oynuyor olması, aralarında oluşan elektriğin bana bağlı olduğunun kanıtı değilde neydi? Ben varsam iki kelam ancak edebiliyorlardı çünkü.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin