32

78.4K 3.7K 464
                                    

Beğendiyseniz beğen butonuna basmayı unutmayınız. Kanalıma abone olabilirsiniz de. (Satır arası yorum gelmezse bayılacakmışım)

Ay unutmadan sorayım. Yeni bir kurguya başlayacağım. Mizah mı olsun Askeri mi? Yoksa Yasin için mi karalayayım bir şeyler.

Sevgiler 🌺

🌧️🌧️

"Sonra ne olmuş Leyla?"

Elimdeki kitabı kapatıp masanın üzerine bıraktığımda yerinden heyecanla fırlayan Cafer bana doğru yaklaştı ve tombik işaret parmağını havaya kaldırdı. Soruyu sorduktan sonra izin istiyor olmasını yok sayarak, yoksa parmağından başlayıp tümünü yiyecektim bu çocuğun, sevimli bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Pamuk prenses ve yedi cüceler mutlu mesut yaşamışlar."

"Ya prens, o yaşamamış mı?"

"Yaşamış tabii."

Cevabı alınca seke seke tekrar yerine döndü, taburesine oturup beni dinlemeye devam etti. Öğretmen masasında listeleri düzenleyen Sevgi bile işi gücü bitirip masala odaklanmıştı hatta. Hitabet yeteneğimin güzelliğini es geçemezdim.

"Şimdi ne yapmak istersiniz?" Dediğimde hepsi bir ağızdan bağırdı.

"Kartopu savaşı!"

İşin doğrusu bu soğukta çocuklarım dışında hiçbir kuvvet beni dışarıya çıkaramazdı ancak öl deseler çok az tereddüt duyacağım bu çin ordusundan hallice olan miniklerin emrine amadeydim. Kısa bir süre Sevgi'yle bakıştık. Sonra yarım saat olmak kaydıyla bahçeye çıkmayı kabul ettik.

"Önce sizi giydirelim." Dedi iş arkadaşım kıyafetlerin asılı olduğu duvara doğru yürürken. Rengarenk montları alıp sahiplerine dağıttı tek tek, giyinmelerine yardımcı olduk. Bereleri, atkıları, botları derken iyice sabırsızlanan çocuklar yerlerinde duramaz hale gelmişlerdi. Sıra halinde, sessiz olmalıydık çünkü ilkokul öğrencileri hala dersteydi, bahçeye çıktığımız an hepsi çil yavrusu gibi dağılıverdi.

"Vedat koşturma!"

"Tamam öğretmenim!"

Bir tek benim gibi soğuğu pek sevmeyen Ela yanımızda kalmıştı. Huysuz huysuz arkadaşlarını izliyordu prensesim. Sevgi hala koşturan çocukların peşine takılınca eğilip ufak kızı kucakladım ve boylarımızı eşit hale getirdim, kollarını boynuma sarıp iyice bana sokuldu. Aynı renk olan berelerimiz keyfini yerine getirmiş olacak ki bir benim başıma, bir de kaşlarına kadar inen kendi beresine bakıp duruyordu.

"Çok güzelsin öğretmenim." Dedi tatlı bir sesle. Gülümseyerek burnunun ucundan öptüm.

"Sen daha güzelsin asıl."

Birlikte bahçede duran büyük ağacın altındaki banka doğru ilerlediğimizde görevli abi içeriden kaptığı kartonla arkamdan koşturdu. Karla kaplanmış tahtanın üzerine bıraktı ve muhtemelen asla alışık olmadığım bu soğukta hayatımı kurtarmış oldu.

"Teşekkür ederim Rıza abi."

"Ne demek kızım. Ben sana sıcak çayda getireyim, için ısınsın."

İtiraz etmeme fırsat bile vermeden geldiği yolda geri dönüp okula girerek gözden kayboldu. Gülümseyerek artık kuru olan alana oturdum, benimle birlikte Ela'da oturmuş oldu çünkü hala kucağımdaydı.

"Leyla sen prenses misin?"

Açılan kulaklarını örttüm ve atkısını biraz daha yukarı kaldırdım. Sevgi'nin çocuklarla girdiği kartopu savaşını göz ucuyla takip etmeyi bırakıp silkeledim omuzlarımı. Çocukla çocuk olmuştu deli kadın. İyi hoştu da düşmana havan fırlatan Seyid Onbaşı gibiydi kar atarken. Karadeniz damarından olsa gerekti.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Where stories live. Discover now