42

56.4K 2.6K 324
                                    

"Günahı senin boynuna." Dedi sanki ben sevgili olduğumuzdan beri temas bağımlılığımı göstermemişim gibi, dudaklarımızı birleştirdi. İçeride arkadaşları, biraz ötemizde uyuyan Helin'i dahi unutmuş görünüyordu. Sabahtan beri o ateş ben barut olacağı belliydi belli olmasına ama aniden olunca şaşırıvermiştim. Nefesim kesilirken biliyordum ki böyle güzel günah olamazdı.

🌿🌿

Kendimi güçlükle geri çektim biraz sonra.

"Akif," diye mırıldandım. Nefesi nefesime karışıyor, içimde ayaklanmış arzularımın aklını başından alıyordu. "İçeriye gitmemiz gerek."

Beline sardığım bacaklarımı çözerek kendimi yere bıraktım ve aramızdaki teması sıfırlayarak geriye çekildim. Allak bullak olmuş zihnim dışında uyuşan bacaklarım da vardı ki onlar için yapabileceğm hiçbir şey yoktu. Ellerimin tersini yanaklarıma bastırıp biraz olsun kızarıklığının geçmesini bekledim.

"Yasin'i kovabilirim."

Akif'in daha güzel (!) bir fikri vardı. Misafirlerimizi evden kovmanın büyük bir ayıp olduğunu otuzuna merdiven dayamış bir adama anlatacak değildim. Tabii yüzündeki mükemmel tehlikeli ifadeyi görmeseydim. Çünkü ciddiydi.

"Saçmalama! Yürü haydi."

Boğazımı temizledim, derin bir nefes alarak üstümü düzelttim, ardından da masum gülümsememle odadan çıkıp misafirlerin yanına doğru yürüdüm. Neyseki Akif'te peşime takılmıştı. Onları ayrı koltuklarda sessiz sessiz otururken bulduk içeriye girer girmez. Tuğba tırnaklarıyla, Yasin ise telefonuyla uğraşıyordu. Birbirlerine karşı olan bu soğuk tavırlarının asıl sebebi adam akıllı tanışmamış olmalarıydı bana göre. Olaya el atmanın vakti gelmişti anlaşılan.

"Tekrar hoş geldiniz." Dedim ve Tuğba'nın yanına oturdum. Akif'in, Yasin'in yanındaki yere geçtiğini göz ucuyla görmüştüm.

"Hoş bulduk."

"Ee, nasılsınız? Karakolda işler nasıl? Hastane yoğun mu?"

Yasin telefonunu kapatıp pantolonunun cebine koydu ve tüm dikkatini bana verip gülümsedi.

"Bizim işler aynı. Bende iyiyim. Sen nasılsın?"

"İyiyim. Helin'i görünce daha iyi oldum."

Biraz önce yaşananları hatırlama Leyla, kızarma sakın!

"Hastane yoğun. Malum kış dönemi." Diye araya girdi Tuğba. "Akşam nöbete gideceğim."

"Yoruluyorsundur tabii."

"Yorulmak ne kelime. Anam ağlıyor."

Belliydi yüzünden aslında. Gözlerinin ışığı sönmüştü.

"Hastane demişken, geçen gün anneme yardımcı olmuşsunuz. Teşekkür edemedim. Sağ olun Tuğba Hanım."

Yasin geriye yaslandığında bakışlarını Tuğba'dan yana çevirmişti. Bir süre sonra göz göze geldiler, içimde yankılanan sinsi kahkahamı güçlükle bastırdım.

"Sevgi haber verince hocalarımdan rica ettim. Kırmadılar. Ayrıca ne demek. İhtiyaç olursa istediğiniz zaman haber verebilirsiniz."

Kızıl saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı sonra. Biraz öyle kaldılar.

"Sizli bizli konuşmak zorunda mısınız? Ne güzel arkadaş ortamı işte."

Canım kendim halledecektim galiba bu işi.

"Bize ne canım. Nasıl hitap ederlerse etsinler birbirlerine."

Sevgilim kalas Akif araya girmeseydi halledecektim. Sana mı kaldı be adam. Öfkeyle ona kaydı bakışlarım. Nasıl bir bakış attıysam kayarak koltuğa gömüldü ve titreyen bir sesle konuştu.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin