" Evet, şimdi meleğe doğru gidiyorum. Bir şey mi oldu?" diye endişeyle sordum. Normalde beni boş şeyler için aramazdı çünkü.

" Meleğe gitmeden geri dön. Büyük patron bizi çağırıyor." dediğinde bu sefer gerçekten endişelenmiştim.

" Bir şey mi oldu?" diye kaşlarımı çatarak sorduğumda bir süre cevap gelmedi. Evden çıktığını anladığımda ondan cevap bekledim.

" Bilmiyorum ama sanırım yeni bir görev. Bende yeni evden çıkıyorum zaten." dediğinde telefonları kapatmıştık. Yoldan hızla geriye döndüğümde büyüdüğüm eve doru sürmeye başladım.

Büyüdüğüm ev şehirden biraz uzaktı. Bilindik bir aile olsak da insanların kalabalığına karışacak bir aile değildik. Hayatımız hep evin içinde geçerdi, babam toplantılar hariç dışarı çıkmaz şehre inmezdi. Bende görevlerden hariç bana ait bölgede uzanır veya John'la birlikte kaldığımız evde, odamda resim çizerdim.

Şuan aklıma takılan şey babamın bize vereceği görevdi. Normalde bize vereceği görevleri Robert'in iletişimiyle söylerdi ama yanına çağırdığına göre bir şey daha vardı ve bizi bu yüzden yanına çağırıyordu. Eve geldiğimizde John benden daha önce gelmiş ama eve girmeyerek beni beklemişti. Evin önünde birde tanıdık gelmeyen bir araba vardı. 1967 model siyah gri Ford Mustang'tı. Bu arabayı nerede görürsem tanırdım. Çünkü bir zamanlar hayranı olduğum bir modeldi. Tokalaşıp eve girdiğimizde Robert bizi merdivenlerin önünde bekliyordu. Yanına gidip ona sarıldığımda o da bana sarıldı. Ayrıldığımızda aklımda ki soruyu ona sordum.

" Sorun ne Robert?" diye sorduğumda John'la beraber Robert'e baktık.

" Endişe edecek bir şey yok önce içeri girelim."dedi babamın çalışma odasını göstererek.

Bu eve girdiğimde gözümün önünde küçüklük anılarım canlanıyordu. Bu anılar hiç mutlu anılar değildi ve bu yüzden yedi sene önce bu evden ayrılıp John'la birlikte yaşadığımız ve taşınmıştım. Bir hafta sonrada John yalnız kalmamam için yanıma taşınmıştı.

Çalışma odasının önüne geldiğimizde hemen yanında duran babamın yatak odası gözüme çarptı. Küçükken bu odaya girmeyi ve babamın tüm vaktini neden burada harcadığını düşünürdüm ama şimdi aklıma bile gelse ilgilenmiyordum.

Robert kapıya tıklayıp içeri girdiğinde John'la beraber gülümseyerek içeri girdik. İçeri girdiğimizde tanımadığımız bir adamla göz göze geldik ve benim yüz ifadem değişmişti. John benden sonra adamı fark ettiğinde benim gibi tepki göstermişti. Adam tam babamın karşısında ki koltuğa oturmuş John ve bana bakıyordu. Babam masanın başında bazı dosyaları karıştırırken bizi sadece yabancı adam fark etmişti. Babam dosyalardan birini Robert'e gösterdiği sırada bizi far edip oturmamızı söyledi.

Sandalyelerden birine otururken ben, yabancının karşısına John ise yanıma oturmuştu. Bir seksenden biraz uzun, esmer tenli, dağınık saçlı ve koyu kahverengi gözlü adamı inceledim. Buraya neden geldiğini merak etmiyordum çünkü babam az şehre indiği için babamın adamlarından biri sanmıştım.

John adama selam verip elini uzattığında adam karşılık verip elini bu sefer bana uzattı. Elimi uzatmadığım da babamın işi bitmiş ve konuşmaya başlamıştı.

" Sizi neden buraya çağırdığımızı anlamışsınızdır." dediğinde babama dönüp başımızı salladık. "O zaman yeni görev arkadaşınızla tanışın." dedi elini yabancıyı göstererek. Kaşlarımı çatıp yabancı adama baktığımda gülümseyerek John'la tekrar tokalaşıyordu. Babamın çalışanı zannettiğim adam benim takımımda çalışan adam çıkmıştı ve bu işten pek memnun değildim.

"Merhaba, ben Lenny Parker." dediğinde bana elini uzattığında kaşlarımı çatıp babama döndüm.

" Bu ne demek oluyor baba?" dediğimde yabancı bana uzattığı eli çekmişti. Babam bana aynı şekilde baktığında cevap verdi.

" Takımında eksiklik olduğundan bahsetmiştin." dediğinde derin bir nefes aldım. Birkaç ay önce babama bundan bahsetmiştim ama bahsetmek istediğim böyle bir şey değildi. John' a bakıp sonra babama döndüm.

" Evet, ama bahsetmek istediğim bu değildi." dedim parmağımla yabancı adamı göstererek. Adamla tekrar göz göze geldiğimizde babamın bağırmasıyla ona döndüm.

" Biraz kibar ol Elena. Neyden veya ne bahsettiğin artık geçerli olamaz. Artık Bay Lenny'le beraber çalışacaksınız." dediğinde babama tekrar karşı çıkacakken beni susturdu. "O kadar" dedi ve çalışma odasından Robert'le birlikte çıktı. Robert çıkmadan önce bana üzgün bir şekilde baktı. Yabancıya döndüğümde ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kapıdan çıkmadan önce bana dönüp konuşmaya başladı.

" Tanıştığımıza memnun oldum." dedi gülümseyerek. Sinirli bir şekilde kaşlarımı çatıp cevap verdim.

" Ben hiç memnun olmadım ama" dedim ve odadan çıktım. Odadan çıktıktan sonra derin bir nefes alıp verdim ve son kez odaya bakıp merdivenlere doğru ilerledim. Merdivenlerin başına geldiğimde üst kata çıkan merdivene kısa bir bakıp aşağıya indim. John beni dışarıda arabasının kaportasına oturmuş bekliyordu. Islık çalarak işaret verdiğimde yanıma geldi.

" Eve geçiyoruz değil mi kara kız?" diye sorduğunda başımı onaylamayarak salladım.

" Ben meleğe geçeceğim. Biraz sinirimi atmam gerek. Sen eve geç ama şu yabancıyı araştır. Hiç hoşlanmadım." dediğimde tek kaşını kaldırıp baktı bana.

" Neden hoşlanmadın? Adam iyi." dediğinde gözlerimi devirdim. Yabancıyı sevmemiştim araştırmak istediğimde kararlıydım.

" İyi gibi John. Kimseyi tek görmede iyi zannetme huyunu bir kenara bırak." dediğim sırada Yabancı evden çıkmış ve bana seslenerek yanımıza geliyordu.

" Bayan Elena!" Gözümü devirip John'a döndüğümde kafasını salladı.

" Tamam, ben gidiyorum." dedi ve arabasına binip gitti. O sırada Yabancı yanıma gelmiş ve bana dik dik bakmasıyla konuşmaya başladım.

" Evet, ne var?" diye sorduğumda gülümseyerek bana doğru yaklaşmaya başladığında içimde tuhaf hisler hissetmeye başladım.

" Tanışmamız hiç ummadığım bir şekilde sonuçlandı. Ama inanın size kendimi kanıtlayacağım." dediğinde gözlerimi devirip güldüm.

" Bana neden kendini kanıtlayasın ki? Bana değil patronuna kanıtla kendini." dediğimde arkamı dönüp gideceğim sırada kolumdan tutup beni durdurdu. Kaşlarımı çatıp ona döndüğümde kolumu hızla elinden çektim.

" Babanıza zaten kendimi kanıtladım. Bana güvenmeyerek beni istemeyen sizsiniz." dediğinde hiçbir şey demeyerek gözlerinin içine baktım. Bana gülümseyerek baktığında arkamı dönüp motoruma bindim. Kaskımız takıp motorumu çalıştırdığımda ona son kez baktım. Yandan gülümsemeye devam ediyordu ve bu beni sinir ediyordu.

Meleğe doru yola çıktığımdaaklımda iki soru vardı. Birincisi bu yabancı kimdi? İkincisi ise neden bankendini kanıtlamakta ısrar ediyordu? Babam bu adama ne kadar güvenerek yanımaaldırsa da ben onu hala kendi takımımda görmüyordum. Madem kendini banakanıtlamak istiyordu bakalım kanıtlayacak mıydı?

KARANLIKLAR ÜLKESİWo Geschichten leben. Entdecke jetzt