"Ramazan'ın bir ceketi vardı. Onu arıyorum."

"Ramazan bugün mazeret izni aldı. O yokken kıyafetlerini alman uygun mu?"

Ona ters ters baktı. Belli ki iyi gününde değildi. "Çarşı izninde niye burada oturuyorsun?" diye sordu Tugay'a aksice. "Her hafta sonu telefonuna gömülüyorsun." Şüphelenmiş gibi durdu, kurnaz dudakları kıvrıldı. "Yoksa manita düşürdün de, bize mi haber vermiyorsun?"

"Ramazan odada yok, kıyafetleri de benim korumam altında. Odadan çık Çetin." Tugay, hayatında hiç bu kadar terlediğini bilmiyordu. Güçsüz bir adam değildi. Sevdiğini korumayacak kadar aptal da değildi. Ama karşısında, hiç bir kalıba sığmayan, sınırı olmayan Çetin vardı. Tugay onun baş edebilirdi, ancak bu işin gizli kalması gerekiyordu. En azından "Ağabey" denilen faktör duyana kadar.

Onun gerginliğini sezmiş gibi başında durup, dik dik ona baktı. Tugay umursamıyormuş gibi kulaklığını taktı ve sevdiği radyo kanalını açtı. 

"Erkin Koray'ın Seni Her Gördüğümde" şarkısı onunla alay eder gibi kulaklarına çalındı. "Senden başka, senden başka, hiç... Kimse yok içimde."

Zorlukla yutkundu. Arkadaşının bir süre daha şüpheyle onu izlediğini biliyordu. İçinde bir kaygı peyda oldu. Yüsra bugün okulundaydı, çıkışta onu görmesine de izin vermiyordu. Yan yana gelmeleri yasaklanmış gibiydi. Birbirlerini tanımıyorlarken bile, daha sık görüşüyorlardı. Ona inancının gerektirdiklerini öğretiyordu. Tugay, daha önce hiç araştırmadığı kadar araştırır, sorgulamadığı kadar sorgular olmuştu. Ona duyduğu saygı, Allah'a saygı duymaya çağırıyordu. Hangi din, böyle güzel, temiz ve iyi kalpli bir kızın var olmasına sebep olur ve kötü olurdu? Tugay, annesinin ve babasının bazen ağzından Tanrı, lafını duyardı. Ancak bu da ağız alışkanlığıydı. Kültürel bir şekilde ele alıyorlardı inancı. Ve kendi siyasi fikirlerine karşı gelen İslamiyet denen bu dinden nefret ediyorlardı. 

Tugay, önceleri bu dini, diğerleri gibi herhangi bir din olarak görürdü. Ancak artık öyle değildi. Yüsra için okuduğu her bilgi, kalbine bu dinin asıl din olduğu, diğer dinlerin Allah'ı yanlış şekilde düşündüğüne inandırıyordu. Cahil değildi. Dinlerin tarihini, nereden doğduğunu, nerede değiştiğini ve nereye gittiğini biliyordu. Dinler Tarihi dersinde bunu almıştı. 

Ancak İslamdan nefret eden bir ailenin içinde, ne kadar objektif olabilirdi? Şimdi onun kalbini yumuşatan, İnci miydi?

Mesajı açtı. "Seninim," yazan mesajı... Muhtemelen yapmaması lazımdı ama yine mesaj atmadan duramadı. 

"Benimsin."

Bir kaç dakika geçti. Mesajına cevap gelmedi. Ancak ansızın telefonu çaldı. Ekranda onun adını bekleyerek heyecanla baktı, yabancı bir numara onu karşıladı. İç çekerek telefonu açtı.

"Efendim?"

Karşıdan öfkeli bir erkek sesi, "Kimsin?" diye sordu. 

Tugay tedirgin hissederek doğruldu. "Kimi aramıştınız?"

İçgüdüleri bağırıyordu ancak ihtimal vermiyordu. Bir erkeğin öfkeli soluğu ve homurtuları, arkadan da bir kız sesinin yalvaran sesi duyuldu. 

"Ben, demin benim mesaj attığın kızın ağabeyiyim. Kimsin ulan sen? Kimsin de, benim kıymetlime 'benimsin' diyorsun?"

"Önce bir sakin olun," Tugay nefes nefeseydi. Mesajı mı görmüştü? Ama Yüsra buradaydı. Ağabeyi yanında değildi. Güvenli bölgeydi.  Allah aşkına, kim yetişkin kız kardeşinin telefonuna bakardı? Bu adam ruh hastası olmalıydı. Yüsra'nı yalvaran nidalarını dinlemediği belliydi. "Kız kardeşinin bununla alakası yok. Ona zarar verme."

Sana Teslim Oluyorum (Umut Serisi 7)Where stories live. Discover now