Kaçamak bir şekilde gözüme baktığında bakışlarını yakaladım ancak gözlerindeki utanç içimde bir şeylerin hareketlenmesini sağladı.

Gerçekten tatlıydı.

O gün kafede gördüğüm sincaba benzeyen çocukla geçen gün sahnede ortalığı yıkan çocuğun aynı kişi olması, üstüne üstlük şu an yanımda olup benimle bu konuşmayı yapması ilgi çekiciydi. Yine de üstüne çok gitmek istemediğim için konuyu değiştirdim.

"Geçen akşamki kokteylden içmek ister misin?"
Sahneleri bittikten sonra masada tanışmamız üzerine herkes bir şekilde kendi haline ayrılmıştı. Jisung ve benim masada kalmam üzerine tekrar tezgah başına geçmem gerektiğini bildiğimden onu da çağırmıştım.

İlk başta şaşırsa da mekandan eve birlikte döndüklerinden dolayı yapacak bir şeyi olmayışı aklına gelmiş olacak ki kabul etmişti.
O karşımdaki sandalyede otururken ben ise tek tük müşterilere içecek hazırlıyorken ara sıra ise göz göze geliyorduk.

Garip bir ortamdı, karşısındakinin gizlice fotoğrafını çekmeye çalışan birisi ile instagram postundan ona ima yapan biri olarak ikimiz de birbirimizle çok konuşmuyorduk. En sonunda arka arkaya müşteri gelmemesi üzerine bulduğum bir boşlukta ona kokteyl yapmayı önermiştim.

Sonrası biraz garipti, yaptığım kokteyllerin şeker değerine kadar eleştirmiş ve en son dayanamayıp elimdeki karıştırıcıyı almış içine istediği malzemeleri eklemişti.

"O akşamki kokteyle neler koyduğumu hatırlamıyorum bile." O halleri gözümün önüne gelince hafifçe güldüm. "Ben ilk yaptığımı tekrar yapayım da sen müthiş damak tadınla o mükemmelliği tekrar bulursun."

Dalga geçmemle omzumda küçük bir sızı hissettim. "Çok komiksin." O hâlâ tezgâhın üstünde otururken ben inip aklımdaki tarifi uygulamaya koyuldum. Nane limon karışımlı soğuk içeceği mini buzdolabından çıkarıp karıştırıcıya döktüm, o akşam limonlu şeyleri sevdiğini söylediğinde klasik tarifime ek olarak koyduğum limon tanelerini de içine serpiştirdim. Arkamdaki rafların birinden çok da ağır olup limonun ve nanenin tadını acılaştırmayacak bir viski bularak onu da ekledim karışıma. Karıştırıcının kapağını kapayıp tek elimde sallamaya başladığımda gözümün önüne gelen birkaç tutamı üfleyerek yüzümden ittirdim.

O beni omzunun üstünden pür dikkat izlerken bir bardak çıkardım ve dibine kenarda bulunan kaya tuzlarından bir tutam attım. Karışımın hazır olduğunu düşündüğümde yavaşça bardağı şeffaf sarı sıvıyla doldurmaya başladım. Bardağın dibindeki tuzla karışım birleştiğinde çıkan ses kulaklarıma ulaştığında ise istemsizce sırıttım.

Bu işi seviyordum.

Geçen gün üstüne nane yaprağı eklediğim için bana "Bu ne süs olsun diye koskoca yaprağı koymaya ne gerek var?" demesi aklıma geldiğinde oraya yönelmeyi bırakıp hazırladığım kokteyl bardağını yanına ittirdim.

"Al bakalım, bu sefer süs olsun diye nane koymadım." Küçük iğnelemem ile kıkırdadı. Oldukça hoş görünen parmakları ile bardağı kavradığında beklentiyle ona bakmaya başladım.

Kimsenin kokteyllerimi beğenip beğenmemesini umursamayan ben şimdi beklentiyle onu izliyordum. Sanki beğense sürekli içmek için gelir ve görüşürüz gibi hissettirmişti.

Kokteylden bir yudum alarak gurme edasıyla gözlerini kapattı ve eliyle susmam için işaret yaptı. Abartı ifadesi gözüme komik gelse de dudaklarımı birbirine bastırarak kendimi tuttum.

"Şekeri eksik yine bunun. Ver bakayım şekeri." Belimdeki önlüğü çıkarırken tek kaşımı kaldırdım. "Yapılan kokteyle sonradan şeker eklenmez yalnız."

Bardağı bir anda elime tutuşturarak tezgahtan aşağı zıpladı. Yan tarafta bulunan şekerlere göz gezdirerek bir kaşık yardımıyla göz kararı aldığı şekeri havaya kaldırarak ölçtü. "Ben koyulabilir mi demedim, şekeri ver dedim."

Bana dönerek boşta olan eliyle elimdeki bardağı almak istemesiyle tenime dokunan eliyle soğukluk hissettim. Normalde birisi bana bu şekilde konuşsa büyük ihtimalle bu bardak elimde duruyor olmazdı ancak şu an onun bu çocuksu ve şımarık halleri hoşuma gidiyordu çünkü çekindiği için davranışlarını bu konuşmalarıyla kapladığını anlamıştım.

Şekeri kokteyle dökerek yavaşça karıştırdı ve kaşıkta kalan damlaları kaşığı ağzına götürerek tattı. "Bak oldu işte, neden olmuyormuş?"

Elimdeki bardağı da aldığında bu sefer tezgâhın üstüne oturmak yerine karşıdaki bar sandalyelerine oturdu. Birkaç yudum daha almasını beklerken ben ise son kez ortalığı toparlıyordum.

"Ne kadar laf etsem de kokteyllerin çok iyi. Ben her şeyi beğenen bir tip değilim rahatsız olduysan kusura bakma, işin dalgasındaydım. Felix'le bu şekilde anlaşıyoruz siz de yakın olduğunuz için rahatsız olmazsın gibime geldi."

Açıklamasıyla elimdeki bezi bırakıp ellerimi suyun altında durulamaya başladım. "Teşekkür ederim ve biliyorum, sessiz sessiz kokteyllerime bir şeyler eklemene izin versem de kendi kokteyllerime güveniyorum." Son yudumunu aldığında bardağı alacaktım ki onu bırakmayıp arkamda bulunan kirli bardakların yanına yerleştirdi. O arkasını dönecekken yerleştirdiği bardağın hafifçe kaymasıyla refleks olarak atıldım ve kolunun yanından uzanarak kaymakta olan bardağı tuttum.

Bardağın kaymasını engelleyip tekrar tezgaha yerleştirdiğimde o da vücudunu tamamen bana döndürmüştü. Yakınlıktan dolayı kırpıştırdığı gözlerine bakarak yüzünü incelemeye başladım. Bunu farkettiğinde telaşla yana çekilerek saçlarını düzeltti. "Çok pardon."

"Jisung-" Ellerini saçlarından çekerek bana baktı. "Rahatsız olmadım."

"Ah güzel, bazen fark etmeden biraz egoist gibi ve soğuk konuşabiliyorum aslında kişiliğime çok ters ama oluyor işte. Sonra da böyle sakarlık yapıyorum." Cümlemi önceki açıklamasına cevap olarak verdiğimi düşünerek cevapladığında aramızdaki mesafeyi çok da olmasa da tekrar azalttım.

"Ondan değil-" Dudaklarımı yalayarak dikkatini oraya vermesini sağladım. "Yani ondan da rahatsız olmadım ancak az önce çekilmenin sebebi eğer rahatsız olduğumu düşünmense hayır, rahatsız olmadım."

















17 bölüm minsung yazmayınca bu bölümü yazmakta aşırı zorlandım🤧 içime çok sinmedi ancak başlangıç olması gerekiyordu siz okurken daha güzel hayal edin😭

ve sizi seviyorummmmm💗💗

tattoo | chanlixWhere stories live. Discover now