"Olur mu öyle şey, Ell gelene kadar burada mı oturacaksın?" Başımı salladım gözlerimi yerden çekmeden. "Ell seni uzaktan görse kaçar bence, canavara benziyorsun. Çamurla çok çirkinsin." Dolu gözlerimle gözlerine baktım.

"Bilerek mi yapıyorsun?" diye fısıldadım. "Git başımdan." Derin bir nefes alıp ayağa kalktı ve uzaklaşmaya başladı. Şokla arkasından baktım, cidden gideceğini düşünmemiştim.

Cidden dediğim gibi oturmaya başladım. Tek gereken Ell'in birkaç beyin hücresini çalıştırıp geri gelmediğimi anlaması ve beni aramaya çıkması olacaktı. Düşük bir olasılık olsa da. Tabi Hailey'e dalıp beni akşama kadar aklına da getirmeyebilirdi.

Kimi kandırıyorum, ya Ell birkaç beyin hücresini çalıştıramayacaktı. Ya da Hailey'e dalıp beni unutacaktı.

Yarım saatlik boş boş oturma, kendime ve Dylan'a sövme sürecinden sonra adım sesleri gelmeye başladığında başımı kaldırdım. Elde ettiğim Dylan'dı. Sırtında bir çanta vardı ve direkt olarak bana bakıyordu. "Kalk hadi." Kolumdan tuttuğunda kendime çektim.

"Gelmeyeceğim diyorum, anlamıyor musun?" Derin bir nefes aldı.

"Oraya götürmeyeceğim seni, kalk." Gözlerine bakıp bu sefer kolumdan tutmasına izin verdim ve kalktım ayağa onun yardımıyla. Çamurla bütünleştiğim için biraz zor olmuştu. Elimin çamur olmasını umursamadan ellerimizi kenetlediğinde onu takip etmeye başladım.

Ormandan çıkıp yolda yürümeye başladığımızda onu takip ediyordum. Kamptan uzaklaştırıyordu bizi. Akan burnumu çektim. "Nereye gidiyoruz?"

"Görürsün." diye mırıldandı. "Biraz yürüyeceğiz." Başımı salladım.

Orman evleri adlı bir tabelanın altından geçip yürümeye devam ettik. "Burası neresi?" diye sorduğumda resepsiyon yazan yerden içeri soktu bizi.

Resepsiyonda bekleyen kadının gözleri beni gördüğünde kocaman açıldı. Galiba Ell beni bulsa, cidden canavar zannedip kaçabilirdi. "Ben sizi aramıştım, yarım saat önce." diye konuştuğunda ona döndü hemen kadın.

"Evet Bay Dylan. İki dakika bekleteceğim sizi." Bilgisayarda bir şeyler yapıp bize döndü. "Kimliklerinizi alabilir miyim?" Dylan başını salladı ve elimi bırakıp çantadan iki kimlik çıkarttığında birisinin benimki olduğunu anladım.

Kadın beni gösterdi. "On sekiz yaşından küçük."

"Biliyorum, ben konuştum müdürünüzle. Arayıp sorabilirsiniz." Başını sallarken telefonunu eline aldı. Müdür ile yaptığı kısa bir görüşme sonrası arkadaki anahtarlardan birini alıp Dylan'a verdi gülümseyerek.

"İyi akşamlar efendim." Dylan anahtarı alıp tekrar elimden tuttuğunda resepsiyondan çıktık.

"Yokluğumuzu fark etmezler mi?" Ormanın içindeki yola girdik.

"Bir kez olsun bana güvenir misin? Hallettim her şeyi ben." Başımı salladım.

"Güveniyorum zaten." diye mırıldandığımda gölün karşısındaki iki katlı evlerden birinin önünde durduk. Evin dış görünüşü ormana uyumlu bir şekilde tahtaydı.

Kapıyı açıp içeri girdiğimizde çantayı bıraktı koltuklardan birine. Elimden tutup bizi üst kata çıkarmaya başladığında onu takip ettim. Bir kapıyı açıp içeri girdik, yatak odasıydı. Muhtemelen banyonun olduğu kapıyı açtı ve elimi bırakıp küvete yöneldi.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]حيث تعيش القصص. اكتشف الآن