STAY -57-

408 38 60
                                    

Biz geldik.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar!













Dylan'dan

Yerimde gergince kıpırdanarak doğum hanenin önünde bekliyordum. Thomas telefonlarımı açmamıştı ve abisini aramıştım. Hastaneye gelmek için yolda olduğunu, muhtemelen onun için açmadığını söylemişti. Annesi doğum yapıyordu ve o da içerideydi galiba. Öyle olmalıydı.

Arkamdaki duvara yaslanıp yere diktim gözlerimi. Babası ile konuşmuştum. Önceki haline nazaran daha sakin ve kabullenmiş gibi duruyordu. Ve biraz da onu özlemiş gibiydi, pişmandı yani. Ama kafasındaki düşünceden de kurtulmuyordu işte. Thomas benden ayrılırsa her şeyi unutacağını söylemişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Abime danışmam lazımdı, kafam karıştığında kendi başıma bir şeyler yapmayı denersem batırıyordum. Abim ise her zaman mantıklı çıkışlar sunmuştu bana.

"Dylan." Abisinin sesini duyduğumda o tarafa döndüm yavaşça. Kucağında Frank ile bana yaklaştı. "Thomas'ı mı bekliyorsun?"

"İçeride galiba." diye konuştum. Başını sallarken benim gibi duvara yaslandı ve o sırada doğumhanenin kapısı açıldı. Kucağında bebek ile çıkan babasını gördüğümde şokla gözlerimi kırpıştırdım. Çok ani olmuştu, ben bile heyecanlanmıştım.

"Ciddi olamazsın." dedi Realm büyülenmiş bir şekilde. Frank'i bana verdiğinde tuttum sıkıca, babası bana bir bakış atsa da yüzündeki gülümseme ile bebeği Realm'e uzattı. "Çok güzel."

"Evet." dediğinde istemsizce ben de gülümsedim gördüğüm yüzüyle. Thomas gibi sarışındı. Hafif hafif sarı tellerini görebiliyordum.

"Annem nasıl?" Yüzü ciddileşti adamın. En büyük oğluna baktı.

"Biraz zor geçti ama iyi. Daha iyi olacak." Derin bir nefes verdim sessizce. Thomas annesine bir şey olsa bunu kaldıramazdı. O kadar sağlam bir psikolojiye sahip değildi artık.

Babası başını kaldırıp bana baktı yavaşça, yüzündeki gülümseme silinmedi. "Thomas nerede? Bunu kaçırmış olamaz." Onu görmek istediğini biliyordum, özlemişti bakışları bile anlatıyordu. Ama ardından bir şeyin farkına vardım. Kaşlarım çatılırken onlara yaklaştım.

"Ben burda zannediyordum." Babasının da yüzündeki gülümseme silinirken bebeği tekrar kucağına aldı, ben de Frank'i geri abisine verdim.

"Geliyorum demişti ama bir saat oldu." diye Realm konuştuğunda babasına baktım tekrar. O sırada doktor telsizi cızırdadı ve ses geldiğinde elini kapatmak için götürdü ama durdu.

"On yedi yaşında beyaz erkek. Sekiz galon A rh pozitif kan ihtiyacı var. Kan bankasıyla iletişime geçilsin."

Durduk. İçimin huzursuzluk kaplamasını engelleyemedim.

"Ameliyathanenin hazırlanması gerek. Beş yerinden bıçaklan..." Telsizi kapattı ve bana baktı ciddileşmiş yüzüyle.

"Nerede olduğunu bilmiyor musun?" İki yanıma olumsuz anlamda başımı salladığımda koridoru ayak sesleri doldurdu. Üçümüz de oraya döndüğümüzde eldivenlerine hafif kan sıçramış bir hemşireyi gördük. Nefes nefese kalmıştı.

"Efendim..."

"Şuan sırası değil." diye kesti hemen sözünü. "Karım yeni doğum yaptı ve..."

"Acile, birisini getirdiler." dediğinde uyuşan parmak uçlarımla elimi yumruk yapıp açtım. Bedenim ağırlaşıyor gibi hissediyordum.

sometimes all I think about is you [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now