연꽃¹⁷yıkılan tuğlalar.

151 9 191
                                    

Seventeen
Savaş ya da kaç.
Yalan söylemeyi tercih ederim.
Sana aşık olduğumu söylemektense.❞

❜Ga Young

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ga Young

19 Ekim
2020

Soğuk, kapkaranlık bir odanın içine giren hafif bir ışık sızıntısı gibi her insanın zindana mahkûm olduğu dönemler ve o dönemlerin ardından göğü gördüğü anlar vardır. Kimileri zihniyle geçmişi arasında mekik dokuyarak kendini hapseder, kimileriyse geleceğin umutsuz adımlarının çıkardığı her sesin korkusuyla hapsolur.

Bazılarıysa en sevdikleri tarafından hapsedilirdi.

Hepsinin ayrı ayrı ruhumda can bulduğunu dile getirdiğim şu vakitlerde ışığı görebilmek için gözlerimi açabilmem gerektiğini biliyordum. Zihnimle kıyasıya mücadelemin ardından kaybedenin yine ve yeniden ben olduğundan da emindim. Karanlığın beni içine alıp ışık göremeyinceye değin gözlerimi sıkı sıkı bağladığından da...

Bir odanın içindeki mahkûmdan tek bir farkım vardı. Onun kendini hapsettiği yer dört tarafı duvarlarla kaplı soğuk bir boşluk, benimse zihnimin dondurucu geçmişiydi.

Tahliye edilebilmek için mahkemeye çıksam dahi bir rüyadan uyanırcasına uyanıyor ve kendimi yeniden aynı donduruculuğun içinde buluyordum.

İşin en kötü yanı ışığı geçirebilecek tek bir boşluk yoktu. Bir pencere ya da bir menfez veyahut sadece kapı altında bulunan ince bir çizgi...

Hiçbiri yoktu.

Ben vardım, yalnızca ben ve kendim.

Ben bugünü, kendimse ruhumla harmanlanmış dünümü oluşturuyordu.

Ve biz,
sonsuza dek karanlığa hapsolmaya mahkûmduk.

Mideme giren krampların eşiğinde kulaklarıma nüfuz eden seslerin yoğunluğunu daha şiddetli bir şekilde algılamaya başlamış, kapalı göz kapaklarımı yavaşça açmaya çalışarak üzerime örttüğüm yorganı ayaklarımdan aşağıya itmiştim. Uyumuyordum zira uzun bir süre sonra dinlenebilen tek organım gözlerimdi.

Kapı bir kez daha hızlıca tıklandığında karşıdaki duvar saatine bakıp ayaklanmak için gücümü toparladım. Saat sabahın dokuzuydu ve bu saatte hiç kimse bizim eve uğramaya yeltenmezdi. Tek seçenek olarak Namjoon'un gelebileceği ihtimali aklıma düştüğünde daha aceleci bir tavırla ayağa kalktım. Düne nazaran daha iyi olan başımı ovalayıp bir süre daha beklettiğim kapının ardındaki kişiye doğru ilerledim.

Zihnimdeki düşüncelerin kapana kısılmasıyla açığa çıkan sessizlik bir süredir beni ürkütse de sorun etmiyordum, hâlimden memnundum fakat bu sessizliğin ardından doluların zihnime vurabilecek ihtimali ürkütüyordu.

rōtasu あ seokjin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin