"Hayır ama sen kesin öylesin."

"Bence dünyanın en en en güzelisin Leyla."

"Oy güzel kuzum benim."

Rıza abi yanımıza gelip çayı bıraktı. Gitmeden önce teşekkür edebilmiştim neyseki.

"Karı hiç sevmiyorum." Diye sitem etti bu kez de minik. "Yolları kapıyor, okullar tatil oluyor, babam çalışamıyor."

"Okullar tatil olunca sevinmiyor musun?"

Ben olsam halay çekerdim valla.

"Hiç öyle şey olur mu? Okumazsam nasıl doktor olurum?"

Başımla onaylamakla yetindim ve çayımı yudumladım. Biraz daha benimle kaldıktan sonra arkadaşlarının yanına gitti Ela. Önce keyifsiz dursada Sevgi öğretmeninin neşesi ona da bulaştı tabi. Gülerek onları izlediğim sırada montumun cebindeki telefon titredi, çıkarıp mesaja baktım.

Selin Kuzi; Cuma akşam bizi otobüs terminalinden alabilir misin?

Gözlerimi devirdim. Kafaya koymuştu, gelecekti. Gelecekti de peşine Kerim'i de takmıştı. İşin doğrusu aylar sonra onları görebileceğim için, özellikle de erkek kardeşimi, aşırı heyecanlıydım ama Selin kırığı işi öyle zora sokuyordu ki! Neymiş? Sabah yolculuğu yapacakmış. O zamanda gece buraya iniyordu. Arabam yoktu ki hemen gidip alayım. Mesajına hayır cevabını verdim tabi. Sonra annemi aradım. Birkaç çalıştan sonra açtı.

"Leyla'm. Kara kızım nasılsın?"

Her gün konuşuyor olmamıza rağmen sesini duyduğumda özlemle ağlamak istemem fazlasıyla saçmaydı. Derince bir nefes alıp kendimi dizginledim önce ki onu endişelendirmeyeyim.

"İyiyim annem." Dedim. "Sen nasılsın? Babam nasıl."

"Çok iyiyiz Allah'a şükür. Bir sıkıntımız yok. Alışverişe gidecektik bizde. Kerim oraya gelecek ya. Tutturdu sizde gelin. Koca adam oldu hala donuna kadar ben alıyorum."

"Anne, paraya ihtiyacınız var mı?"

"Yeni gönderdin ya. Aldığın maaşın çoğunu yolluyorsun zaten."

"Yollayacağım tabii."

"Kerim'de çalışıyor. İkinizinde hakkını ödeyemeyiz."

Kerim alçakgönüllü bir oğlandı ve hep öyle olmuştu. Annem ve babam dışarıya çıkmadıkları zaman bir yolunu bulup onları peşine takar, bir güzel eğlendirmeden de eve getirmezdi çünkü babamın malum sebepten kendisini toplumdan soyutlamasını istemiyordu. Onun yanında kalmak zorunda olan annemde ister istemez evdeydi.

"Abla yalan söylüyor, donumu babam alıyor benim!"

"Duyuyor musun sıpayı?"

"Duyuyorum. Öp ikisinide benim yerime. Akşam ararım. İyi eğlenceler."

"Tamam yavrum. Allah'a emanet ol."

Çağrıyı sonlandırdığım saniye bir çığlık koptu koca alanda. Öyleki refleks olarak yerimden fırlamış, sesin geldiği yöne doğru bakmıştım. Seher Hanım elindeki çantayı kenara atıp bana doğru koşmaya başladığında bile hala yerimdeydim. Kaçamadım, kendimi korumak adına bir hamle bile yapamadım. Şaşırmaktan ziyade onun buna tekrar cesaret etmesinin şaşkınlığını yaşıyordum ki arkadan bir başka tanıdık yüz peşine takıldı.

"Oğlumu yakarsın ha!"

"Akif'i elimden alırsın ha!"

Onlar bana ben Allaha derken iç taraflardan Allah Allah nidasıyla fırlayan Sevgi uçarak Seher'in üzerine atladı ve saniyenin onda biri kısalığında kadını yerle bir etti. Tabii onu gördüm ya, benimde şarteller atmasın mı? Atladım Cemre'ye doğru.

Dağ Ceylanı | Texting | Tamamlandı Where stories live. Discover now