Şehir merkezindeki karakoldan bir polisi arayıp telefonu kulağıma götürdüm. İlk çalışta açınca konuşmaya başladım.

"Kasabada tenha bir köşede erkek cesedi bulundu. Tüm kamera görüntülerinin incelenmesi ve kör noktaların tespit edilmesini istiyorum ayriyeten kasabaya daha çok güvenlik kamerasının gönderilmesini istiyorum."

"Tam olarak ne kadar güvenlik kamerasına ihtiyaç var?"

"Kör noktaları tespit edip bana haber verin o zaman belli bir sayı söylerim."

"Anlaşıldı."

Telefonu kapatıp polis memuruyla konuşan Jisungun yanına döndüm. Biraz önceki memur gitmişti onun yerine şu an buraya ilk geldiğimizde isminin Seungmin olduğunu öğrendiğim polisle konuşuyordu.

"Sonra katil tam kaçıyordu Felix taaak bacağına bir el ateş etti güm. Şerefsiz yerde. Onu öyle yakalamıştık."

Vücut diliyle eşlik ederek heyecanlı heyecanlı en son suçluyu nasıl yakaladığımızı anlatan Jisung'a Seungmin ciddi ama gülmek isteyen bakışlarını gönderiyordu.

Bu çocuk neden sürekli kendini gülmemek için sıkıyordu anlamıyordum doğrusu.

"Vay be." Hikayeden pek de etkilenmeyen Seungmine bir bakış atıp etrafı inceledim. Kasaba halkı her geçen gün daha çok korkmaya başlıyordu. Nüfus oldukça azalmıştı taşınabilenler taşınmış taşınamayanlar da evlerinde oturmuş dua ediyorlardı.

Elinde plastik topla korkmuş gözlerle cesede bakan küçük bir erkek çocuğu gözüme takılmıştı. Ara sokakta duruyor ve burayı izliyordu. Bu sahneyi görmesi onun için hiç sağlıklı değildi.

Hızlı tempoda yürüyerek olay yerinden biraz uzak olan çocuğun yanına gittim. Bulunduğu yer tenha bir yerdi burada durması bile tehlikeliydi.

"Hey. Neden burada duruyorsun?"

Çocuk konuşmayıp birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra başını öne eğdi.

Boylarımızı eşitlemek için önünde diz çöküp çenesini tutarak başını hafifçe kaldırdım ve bana bakmasını sağladım.

"Bu olanlar çok korkunç."

"Evet öyle. Biz bunu çözene kadar evden çıkmamanı istesem?"

Başını olumlu anlamda salladı.

"Ve çıksan bile böyle yerlerde dolaşma tamam mı? Oldukça tehlikeli."

Tekrar başını olumlu anlamda sallayıp konuşmadığında gülümsedim.

"Evin nerede senin?"

Eliyle karşıdaki binayı gösterdiğinde gülümseyip başımla gitmesini işaret ettim. O koşarak binaya giderken içeri girene kadar onu izledim.

Herkesten önce küçük çocukların böyle şeylere maruz kalması çok kötüydü.

"İşin zor olmalı."

Nereden geldiğini anlamadığım gece ormanda gördüğüm çocuk elini siyah pantolonunun cebine sokmuş ve duvara yaslanmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Her iş zordur."

"Ah tabi."

Başını eğip alaycı bir şekilde söylediği şeye kaşlarımı çatarak cevap verdim.

"Neden bu kadar ciddisin sadece konuşmaya çalışıyorum insan yemem merak etme."

"Anlıyorum."

Tam Jisungların yanına döneceğim sırada hızlıca önüme geçip gitmemi engelledi.

"Onu gördüm."

Blood ties of spirits | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin