Ne yapacağım şimdi?

1.3K 81 25
                                    

Kumsal

"Hayır anne onu götürmeyeceğim"dedim annemin valize koymaya çalıştığı büyük boy nazar boncuğuna bakarak. Zaten şimdiden 3 tane valizim olmuştu.
Bu hazırlık nereye derseniz yurtdışına kaçıyorum.
Daha doğrusu kazandım gidiyorum.
Açıklanmasını bekliyorum desem daha yerinde olur.
Boğaziçi Psikolojiyi dereceyle bitirmiştim ve yurtdışında seçkin üniversitelere başvurmuştum.
Hala doktora yapacağım konuyu seçemediğim için Oxfor ve Harvard bu söylediklerimin dışında kalıyordu.
Daha sonuçlar açıklanmaya başlamadan hazırlığımı yapıyordum çünkü içimden bir ses biliyordu gideceğimi.
İngiltere'nin gelmesini çok istiyordum ki bu hazırlıklarımın yarısı orası içindi.
Anneme bugünlük bu kadar yeter dediğimde hızlıca bir duş alıp hazırlanmaya başladım.
Yurtdışına gideceğim için aşırı heyecanlıydım ama hayatımın aşkını burda bırakıp gidiyordum.
Aklıma o geldiğinde elimdeki rimeli bırakıp bir süre aynadan kendime baktım. Ona bu kadar aşıkken nasıl gidecektim,nasıl dayanacaktım?
Onunla üniversitede bir klüpte tanışmıştık. Diğer erkeklerin aksine aklı fikri sexte olmayan, kültürlü ve medeni bir erkekti. Aslında ona ilk görüşte aşık olmuştum. Klüpten sonra yanıma gelirken heyecanlanmıştım. Çünkü daha dün klüpte nezaketen gülümsediğim bir erkek sana mı gidelim bana mı diye sormuştu. Belki çok fazla arkadaşım olmadığından belkide tanıdığım bütün erkeklerin(babam hariç) yavşak olmasından kaynaklanıyordu. Onunla konuştukça aşık oluyordum ve sonunda çıkmaya başladık.
3 yıldır süren bir ilişkimiz vardı. Birbirimizi çok seviyorduk.Tek farkımız onun planları arasında yurtdışına çıkmak yok.Çünkü ailesinin tek çocuğu ve mezun olur olmaz babasının fabrikalarından birinde başa geçti.
Ona yurtdışına başvuru yaptığımı ilk söylediğimde ağladı ve bana geri dön dedi.
Tabiki dönecektim.
Bu zamana kadar ilk ve tek aşkım oydu.
Uzak mesafeden ilişkimizi yürütmeye karar vermiştik. Hem ayda bir geleceğine söz vermişti.
Kafamda düşünceler geçerken saatin geçmekte olduğunu görüp hızlı hızlı hazırlanmaya başladım.
Annem ve koltukta yine sızmış bir vaziyette uyuyan abime görüşürüz diyip evden çıktım.
Annem ve babam doktordu. O yüzden aile aktivitelerimiz pek fazla olmazdı.
1 tane abim var.Ailemin ona açtığı lokantayı işletiyordu. Kendisi biraz ayyaştır ama bu dünyada en sevdiğim insandır.
Arabama doğru ilerlerken arkadan bi korna sesinin geldiğini duydum.
Beyaz mercedesi ile Meriç camına çıkmış bana el sallıyordu. Gözlerim faltaşı gibi açılırken hemen eve doğru baktım. Abim onu görse olacakları biliyor muydu?
Hızlı hızlı arabasına biner binmez "bas çabuk" dedim.
Oda sebebini anlayıp direk gaza bastı.
Her zaman geldiğimiz bir kafeye oturup yiyeceklerimizi söyledik.

 Her zaman geldiğimiz bir kafeye oturup yiyeceklerimizi söyledik

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Sonuçlar açıklanmadı mı daha?"
Dedi sessizliği bozarak.

"Hayır.Bekliyorum hala. Bugün yarına açıklanır bence."

"Gitmee diye bağırmak istiyorum ama yapamıyorum. Bunun senin en büyük hayalin olduğunu biliyorum. Sadece neredeyse hergün beraberken bu koca şehirde sensiz ne yapacağımı bilmiyorum."

"Şş"dedim masadaki elini tutarak."Son günlerimizi veda konuşması yaparak geçirmeyelim bunu daha önce yaptık. Hem konuştuğumuz gibi arada geleceksin yanıma. Sen yine İstanbuldasın ben bırak yeni şehri yepyeni bir ülkeye gideceğim."

Yemeklerimiz gelince elimi çektim.
Onun yanında her zaman çok huzurluydum. Evlilik hayatımın hiçbir noktasında olmamışken üniversiteyi bitirdikten sonra evlenmeyi düşünüyorduk. Ben yurtdışından gelince evleneceğimizi biliyordum. Biriyle evlenmek istesem zaten o kesinlikle Meriç olurdu. Diğer zengin züppelerinin aksine kendini bilime ve çalışmaya adamıştı. Çok nazikti. Onun yanında kendinizi dünyanın en önemli kişisiymiş gibi hissediyordunuz. İnsanlara iltifat etmeyi ve onlarla konuşmayı seviyordu.
Onsuz ne yapacağımı bende bilmiyordum. Hem en iyi arkadaşım hem de sevgilimdi.
Günü Meriç'le geçirdikten sonra evimin arkasında görünmeyecek bir şekilde durup ışıkları kapattı.
"Böyle yapma"dedim üzgün bir sesle.
"Ne yapıyorum?"
"Bana böyle bakma Meriç. Bende seni çok özleyeceğim."dedim hafif hıçkırarak.
Anında bana sarıldı.
"Bu kadar melankoliye bağladığım için  özür dilerim. Alt tarafı 2-3 yıl"
Birkaç dakika daha arabada oturup sohbet ettikten sonra artık gitmem gerek dedim.
Arabadan inecekken elimden tutup yavaşça dudaklarıma uzandı. Aramızdaki mesafeyi kapatarak beni öpmesine izin verdim. Tutkuyla öpüşüyorduk.
Nefes nefese kaldıktan sonra kapıyı açtım.
"Görüşürüz sevgilim"
Dedim gülümseyerek.
"Görüşürüz bitanem."
Onunla cinsel anlamda çok fazla ileri gitmemiştik. Ailem biraz dindar tiplerdi. Üniversiteye gidene kadar aslında bende bunların yanlış olduğunu düşünüyordum ama oraya gittikten sonra fikrim değişti. Aslında fikrimi değiştiren üniversite değildi. Kendimi bildim bileli hep evreni,hayatı sorgulayan bir tiptim.
Nasıl oluştuk,nasıl bu duruma geldik,insanlar tekerlerden arabaya nasıl gelebildi, Tanrı gerçekten var mı? Dinler vs vss. Kısacası aklınıza gelebilecek her şeyi sorguluyordum. Bu sorgulamalarım lise hayatımda bana çok zarar verdiği ve neredeyse intihara sürüklediği için uzun süreli bir terapi almıştım.
Şu klasik laf yok mu? Hayatı bu kadar sorgulama. Delirirsin.
Eve gelip pijamalarımı giydikten sonra biraz ingilizce çalışarak yatağıma uzandım. Annem ve babam ingilizce bildiği için çocukluğumdan beri ingilizce eğitimi aldığımdan aksanım ve konuşmam güzeldi. Yine de tedirgin oluyordum. Uyku tutmayınca kalkıp kendime kahve yaptıktan sonra kitabımı alıp balkona geçtim.
Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza'sını okurken yine kendimi Raskalnikovun karanlık dünyasına bıraktım.
Bu kitabı 23 yaşında okuduğum için annem benle dalga geçiyordu ama ona katılmıyordum. Bence bir kitabı okumak için belli bir yaşa gelmek gerekiyor. Her nasıl 15 yaşındaki bizle şuanki biz aynı değilsek kitabı o zaman yorumlama şeklimizle şuan yorumlama şeklimiz aynı olmuyor.
Daha 50 sayfa okumuşken telefonuma gelen maille kitabı bıraktım.
Gördüğüm şeyle ufak bir çığlık atınca annemler hemen balkona koştu.
"Hayır hayır hayırr şaka olmalı bu bir şaka olmalı."
Annem ne dediğimi anlamayarak telefonuma baktı. Annem gülümserken babamın biraz morali bozulmuştu.
"Ben ne yapacağım Amerika'da? Nasıl dayanacağım? Cambridge nasıl gelmez nasıl?"
Dedim üzülerek.
İnsanların çok rahat olduğu,herkesin eğlencesine düşkün olduğu bir şehre gidiyordum.
Harika.
"Ben orda ne yapacağım şimdi?"

Herkese selamm. Uzun bir aradan sonra tekrar karşınızdayım. Bu kitabı uzun zamandır büyük bir beklentiyle bekleyenleriniz var. Uzun ve güzel bir yola çıkıyoruz. Aşkı,ihaneti ve aklınıza gelebilecek her duyguyu sonuna kadar hissedeceğiniz yeni kitabım "Yarım Kalmış"a hoşgeldiniz.
Umarım beğenirsiniz. İddiamı hala sürdürüyorum. Gelmiş geçmiş en iyi lezbiyen aşkını konu alan bir hikaye olacak bu:)
Beğendiyseniz vote ve yorum atarak kitabımın daha da büyümesine destek verirseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar🖤🌈

Yarım Kalmış(gxg)Where stories live. Discover now