"Evlenmene aptal sarı bir kumaş mı yardım edecek?" dedim alayla.

"Geç sen dalganı!" dedi öfkeyle. "Kimsenin, erkek kıyafetleri giyen biriyle olmaktan hoşlanmadığını öğrendiğinde çok geç kalmış olacaksın."

"Bu kıyafetleri keyfimden giymiyorum." Öfkeli tıslamam mutfağın rutubet kaplı duvarlarında yankılandı. "Birinin bu eve ekmek getirmesi gerekiyor. Avladığım şeyler olmasa soğuktan donup, açlıktan ölürdük. Aldığın aptal sarı kumaşın parasını bile, benim giydiğim kıyafetlere borçlusun!"

Ginny'nin suratına daha fazla bakamayacağımı anladığımda, mutfağı terk etmek için bahçe kapısına yöneldim. Ancak Ginny'nin söyleyeceği şeyler henüz bitmemişti.

"Sen bilirsin, Freya. Bu dünyadan babam da göçtüğünde, bu soğuk duvarlar arasında ne kadar yalnız kaldığını anlayacaksın."

"Aptal bir sarı kumaş giydiğim için benimle evlenecek bir anguttansa, yalnız kalmayı tercih ediyorum Ginny. Şimdi o yemeği hazırla. Aksi halde giydiğin kıyafetlere tavşan kanı süreceğim."

🔥🔥🔥

Sudan çıktığımda titriyordum. Avın verdiği rahatsızlık hissinden kurtulmak için odama hazırladığım, sıcak su dolu küvet kısa zamanda soğumuş; sonbaharın getirmekte olduğu kış günlerinin ne derece yakın olduğunu bir kez daha hatırlatmıştı.

Rüzgardan dolayı pencere camları titriyor, pervazdan giren soğuk hava Ginny ile paylaştığım loş odayı serinletiyordu. Havluma sarındığımda bile, saçlarımdan damlayan sular sırtımı ürpertmeye yetiyordu. Herhangi bir hastalığa yakalanma lüksüm olmadığı için dolaptan bulduğum kıyafetleri tenim nemliyken giymeye başladım.

Saçlarımı tararken aynadan görünen yansımamda annemin tüyler ürpertici bakışları da bana bakıyordu. Bana genetik miras olarak geçen gri gözlerimi ne zaman görsem, annemin azarlayan bakışlarıyla karşı karşıya geliyormuş hissine kapılırdım.

Neyse ki tek benzeyen yönüm gözlerimdi. Kızıla çalan kahverengi saçlarım, beyaz tenim ve uzun boyum tamamen babamdan gelmeydi. Sivri burnuma, dolgun yanaklarıma bir fırça darbesi almışım gibi duran çillerimi ise kimden almıştım bilmiyordum.

Güzellik yönünden şanslı olan kişi büyük ablam Erin'di. Beline kadar inen simsiyah saçları, kirazlardan daha kırmızı olan dudaklarıyla bir zamanlar köyümüzün en bekar gözdesiydi. Köyün bekar erkeklerinin, onu görmek için bahçe kapımızda kamp kurduğu zamanlar dün gibiydi. Güzelliği sayesinde, fakirliğimize rağmen evlenebilmişti.

Kocası Niall, çok zengin olmasa da ailemizden kat ve kat daha rahat bir pozisyondaydı. Kasaba yönetiminden sorumlu Patrick Talbot'un biricik oğlu olduğu için ablam Erin'e verebildiği tüm imkanları sağlıyordu. Kıyafetler, ayakkabılar, şapkalar ve tabi ki mücevherler.

Ginny, Erin'in ulaştığı imkanlara özendiği için savurganlaşmış ve beni köle gibi kullanmaya başlamıştı. Erin bazı zamanlar kullanmadığı şeyleri Ginny'e verdiğinde, Ginny yavaş yavaş çay partileri düzenleyen, giyindikleriyle övünen biri haline gelmişti.

Belki babam felçli olmasa ve annem hala hayatta olsaydı Ginny istediği gibi biri olabilirdi. Ama kader ağlarını örmüştü bir kere. Ginny'nin aptal harcamalarına fon olmaya devam edecektim.

🔥🔥🔥

Masaya oturduğumuzda babamın hasta yüzüne acıyarak bakıyordum. Yedi yıl evvel tamir etmek için çıktığı çatıdan düşmüş, belinden aşağısı tutmaz olmuştu. O tarihten beri kızları olarak ona bakmaya ant içmiştik.

Fakat son zamanlarda bu sözü tutan sadece bendim diye hissediyordum. Erin evlendiğinden beri, evimize haftada bir kez uğrayabiliyordu. Evi uzak ya da boş vakti yok değildi. Sadece istemiyordu işte. Kapıldığı aşk rüzgarından sonra eski bir terzinin kızı olduğunu unutmuş, bazı zamanlar arkadaşlarıyla gezerken bize selam vermeye bile utanır olmuştu.

KAYIP YILDIZ (BİTTİ)Where stories live. Discover now