Bölüm 3 "Tuvalet Kapısı"

1.2K 94 69
                                    

Yıldıza basmanızın benim için önemli olduğunu hatırlatmak isterimmm. Keyifli okumalar ❤

O gün kızların sorgusunun ardından Kerim'in gözlerini üzerimde bulduğumu fakat kuruntu olup olmadığını çözemediğimi söyledim.

Hande dudağını düz bir çizgi gibi yapmayı bırakıp "Sen böyle şeyleri takmazsın ki." dedi kayıtsızca.

"Evet, takmıyorum. Kesinlikle takmıyorum. Sadece onun da diğer erkekler gibi aynı olduğunu söylemek istedim."

Bu kez Eliz "Dur bakalım, bir göz hapsine alalım şu Kerim'i." der demez paniklemiştim.

Elimi havada sallayıp "Sakın ha, çaktırırsınız falan rezil olurum. Boş verin kapanır gider bu konu. Hem öyle olsa da ne değişir ki? Hiç." deyip kıkırdadım.

Hande gözlerini kısıp "Ceren'i rahatsız etmen için mükemmel bir fırsat aslında." derken hiç de tekin bir profil çizmiyordu. Yüzüme yayılan gülüşe engel olamadım. Kahvemi dudaklarıma götürüp koca bir yudum aldıktan sonra "Öyle ama kaosa ayıracak sürenin sonuna geldim." dedim kendimden emin bir tonla.

"Çocuk da zaten koşa koşa Balım'a geliyordu. Bunca zaman anlamadığımıza göre Balım'ın kuruntusudur."

Eliz gerçekçi bir yaklaşımla durumu ele almıştı. Ben de bunu fazlasıyla mantıklı bulup başımı sallamıştım hemen.

Elimdeki kalemi bırakıp "Bakın ne diyeceğim, Sudenaz'ın doğum günü partisi var. Sizin de gelip gelmeyeceğinizi sormamı istedi. Ne dersiniz?" dedim. Ellerimi çenemin altında açmış şirin görünmeye çalışıyordum.

Eliz anında önündeki kitaba dönüp "Benim yetiştirmem gereken ödevlerim var." dediğinde Hande ile aynı anda haykırmıştık.

"Hadi ama! Teslim tarihine daha iki hafta var."

Eliz başını hızlı hızlı sağa sola sallıyor, kalemiyle kitaptan bir paragrafın altını çiziyordu.

Ondan umudum kalmayınca Hande'ye döndüm. Hande yüzüne yakışmayan yapmacık bir gülüşle bana bakıp "Ee... Eliz yoksa ben de yokum." demişti güçlükle.

"Ben? Ben bostan korkuluğu muyum?"

Hande bakışlarını şalının iplerine dikmişti. "Tabii ki değilsin ama seni orada göremem bile. Bir an bile durmuyorsun. Tek başıma n'apacağım?"

İçimden hak versem de bunu ona belli edecek halim yoktu. "Aşk olsun Hande! Şuradan şuraya kımıldamam, sen yeter ki gel."

"Bebeğim söz vermiyorum ama bakayım. Ne zamandı?" demişti yine belirsiz bir yüzle. Hiç umudum yoktu ama neyse.

"Cumartesi akşamı."

Sonrasında Hande ve Burak hakkında konuşmuş ve bir sürü çıkarımda bulunmuştuk. Hande'nin bulutların üzerinde hissetmesine az kalmıştı. Onun adına seviniyordum.

Dersler bitince akşamın soğuğunda evlerimize ayrılmıştık. Eliz ve ben ev arkadaşıydık. Hande'nin evi ile aramızda oldukça işlek bir cadde vardı. Evimiz çarşıya yakındı. Merkezi bir yer olması nedeniyle tutmuştuk zaten. Geç kalan biri olarak ulaşım benim için önemliydi.

Ertesi gün yine okula erken saatlerde gitmiştik ve bu kez ben de dahil ders çalışmıştık. Ders saatinde fakülteye geçmiştik. Ben, dün Eliz'in söylediklerinden sonra Kerim ve Kerim'e dair fikirlerimi kafamdan silmiştim. Onu görünce öfke veya bir kıpırtı tanesi hissetmemiştim fakat elimde olmadan Şeyma ile olan etkileşimini anlamaya çalışmıştım. İlk ders arasında sırasından bile kalkmamıştı. Sıraya başını dayamış gözlerini de kapatmıştı. Sınıftan çıkarken onu böyle bırakmıştım. On beş dakika sonra sınıfa girdiğimdeyse onu uyumaktan vazgeçmiş biçimde, hâlâ sırasında ama bu kez karşısında ona bir şeyler anlatıp duran Şeyma'yı dinlerken bulmuştum.

GARDENYA Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora