1. Bölüm "Tesadüf Olamaz"

2.7K 103 38
                                    

Hide And Seek (Dinlerken Kerim'in kayıp ruhunu hissettiğim şarkıdır)

Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Gerçekten. İçimi dökmek için tercih edeceğim şey kesinlikle yazmak olmazdı. Bunun bir video kaset olmasını tercih ederdim. Sonra kendimi izlemeye dayanabilir miydim, bundan emin olamadım. Üstelik fazlasıyla depolama alanı ister. Bunun için de yeterli imkana sahip değilim. Hem kendimi görmek ister miyim, bilemiyorum. Daha canlı, kanlı ve acı verici olabilir. Bir YouTube videosu çekmiyorum, öyle değil mi? Günün birinde çekebilirim bu arada! Aklımın bir köşesinde var.

Her neyse, ne diyorduk?

Ses kaydı da mantıklıydı ama söylediğim şeyi beğenmeyip değiştirmek zorunda kalırsam... Zor iş. En iyisi bu diye düşünüyorum. Hem ne demişler? Söz uçar, yazı kalır.

Kafaları daha fazla karıştırmadan kim olduğumdan bahsedeyim, sonra da neden yazdığımdan.

Ben Balım. Balım Hayta. Lisedeki hocalarım "Hayta Balım" demeyi tercih etse de sadece Balım olarak çağırılmayı tercih ederim. Bakın, "Sadece Balım" değil, sadece "Balım".

Üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim. İkinci öğretim olduğumu da belirteyim de akşamları neden okulda olduğum merak edilmesin. Sevdiğimden değil elbette!

Hangi bölümü okuduğumu sormayın, pek beni yansıtmadığı için sevdiğimi söyleyemem. Yine de okuyorum bir şekilde. Notlarım, arkadaşlarım sağ olsun fena değildir.

Tabii şimdi sadece yazarak kendimi açtığım için gözünüzde kendimi canlandırmam gerek diye düşünüyorum. Birincisi zayıfım. Yani kimse bunu söyleyerek başlamak istemez ama kırk beş kilodan ibaretim. 1.65 biri için sıska sayılabilecek bir fizik mi bilemem ama ben kendimi olduğum gibi beğeniyorum. Saçlarım karamel, anneme bunun için teşekkür ediyorum. Gözlerimin bal rengi olduğunu söylemekten de büyük bir memnuniyet duyarım. Yüzüm küçük, hatlarım orantılı değil, dudaklarım küçük ve ince değil ama yeterince dolgun da değil. Burnumun güzel olduğunu iddia edemem, şayet iki tane estetik yaptırma hakkım olsaydı ikinci seçeneğim burnum olurdu. Birincisi mi? Göğüslerim çok küçük!

Ama yine de, kendimi beğeniyorum. Lisedeki özgüven kayıplarımı rezalet bir ilişkiyle aşmıştım. Rezalet diyorum çünkü kötü biten bir sona sahip. Ondan sonra kendimin kıymetini öyle anladım ki... Zamanı gelince bahsederim.

Neden içimi dökmeye başladığımdan bahsedecektim değil mi? Fakat bunun için epey geriye gitmemiz gerekecek. Sondan başlasam bir sürü soru işareti oluşacak. Bunun olmasını hiç istemem.

Çünkü ben soru işaretlerinin nefret ederim

Hazırsam, hazırsan, hazırsak... Başlıyorum.

Bağcığı çözülen ayakkabımı bağlamak için yolun kenarına geçtim. Pratik hareketlerle bağladıktan sonra bileklerime doğru inen renkli çoraplarımı sırayla yukarı doğru çektim. Burnumu çeke çeke okula doğru yürümeye devam ettim. Girişe geldiğimde öğrenci kartımı çıkardım. Turnikeden geçmek için okutup içeri girdim. Telefon kilidimi girip hızlıca arkadaşlarımın nerede olduklarını sorduğum bir mesaj yazdım. Övünmek gibi olmasın çok hızlı mesajlaşırım, klavye kullanırken üzerime tanımam. Biriken mesaj ve mailleri bu sayede kısa sürede cevaplarım ama biriyle aynı anda yazışıyorsak sabrımın sınandığını hissediyorum. Yazdığım mesaja cevap gelene kadar geçen saniyeler bana dakika gibi geliyor, sinirleniyorum. Bu yüzden karşımdaki kişi mesajımı anında görse bile onunla olan konuşmamdan çıkar, dikkatimi başka bir şeye veririm.

Yavaş adımlarla merdiveni çıkarken aldığım cevapla telefonumu, tek ayağımın bile sığmayacağı minik sarı çantama attım. Çantamın askısını parmaklarımın arasında sallayarak ileri geri sallanmasını sağlıyordum.

GARDENYA Where stories live. Discover now