Bodrum

381 15 6
                                    

Multimedia: Nil ve Buğra

Alarmımın sesini duyduğumda yüzümü buruşturdum. Gözüme gelen ışıkla yatağımda sol tarafıma döndüm. Gözlerimi açmadan alarmımı kapamaya çalıştım. Ne yazık ki başarısız oldum. Yatakta oflayarak doğruldum. Bacaklarımı yataktan sarkıttım. Yataktan kalktım ve banyoya girip rutin işlerimi hallettim.

Kahvaltı yapamayı sevmiyordum. Bu saatte miğdem bulanıyordu. Annem ısrar etse de her seferinde redederdim. Anneme okula bırakmaması için diretsemde zorla arabayla okula kadar girdi. Hayır yani kaç yaşında olmama rağmen hala annem bırakıyor. Okul gayet büyüktü. Kolejler her ne kadar tercihim olmasa da annemin zoruyla buradaydım. Yeni insanlarla karşılaşmanın vaktiydi.

Güvenliğe müdürün odasını sordum. Sınıfımı öğrenmek adına okula giriş yaptım. Müdürün giriş kapısının hemen karşısında ,odasının olduğunu öğrenmiştim. Kapıyı tıklamadan önce kapının üstündeki yazı dikkatimi çekti. " Okul Müdürü Kerim Çağan " yazıyordu.

Kapıyı tıklattım ve içeri adım attım. Heyecanlı falan değildim. Sonuçta bu okulda benim için her okul gibi sıradan olacaktı. 1 sene sonra yine başka şehire yolculuk yapacaktık. Bu güzeldi fazla umursamıyordum.

" Merhaba. Ben yeni öğrenci Nil Yavuz. Sınıfımı öğrenmek için gelmiştim." dedim müdüre bakarak. Gençti aslında. 35 yaşında vardı. Esmer ve kaslıydı biraz. Aslında ben keltoş ve göbekli, 40-50 yaş arası bekliyordum. Cidden değişik. Okulun sahibide o olmalıydı. Çünkü soyadı okulun adıydı. Bilgisayardan gözlerini ayırıp bana bir bakış attı.

" Hoşgeldin okulumuza Nil. Kayıtlara göre eşit ağırlık sınıfındasın. E4 tesin. Hemen üst kat. Bu arada okulun forması yok. Serbest geliyor öğrenciler. Ama disiplinli bir okuluz. Bu yüzden öğrenciler her işe kalkışamaz. Şimdi çıkabilirsin. Bir sorun olursa bana gel. " dedi bana son sözlerini söyleyip gülümseyerek. İyi biriydi okul müdürü anlaşılan. Gülümseyerek çıkarken arkamdan kapıyı kapadım. Merdivenlerden yukarı çıkarken öğrenciler yüzüme bakıp beni süzüyorlardı. Bazıları fısıldaşmaya bile başlamıştı.

Bu fısıldaşmalar hoşuma gitmesede aldırmadım. Elinde kahveyle yanımdan geçen çocuk bana omuz attı. Ama bilerek değildi bu belliydi. Kahve koluma gelince çığlık attım. Kolum resmen yanıyordu. Koluma bakarak yüzümü buruşturdum. Çocuk bana döndü ve kaşını kaldırıp baktı. İnsan bir yardım eder be! Bu kadar insafsızlık olur mu?!! Kendime engel olamadan çocuğa bağırarak tepki gösterdim.

" Dikkatli olsana be! "

" Ben mi? Sen önüne baksan dökülmezdi. " dedi sakince. Sanki döken o değilmiş gibi bir de üste çıkması yok mu ah!!

" Sinirimi falan mı zorluyorsun. Allah aşkına omuz atan sensin! "

" Bağırma. " dedi dişlerinin arasından ama bu sefer gözlerinden ateş çıkıyordu. Herkes etrafımıza toplanmış fısıldaşıyordu. Çocuk onları görünce öfkelendi ve kükredi adeta. Ve bu benim korkmama sebep oldu.

" Dağılın lan! Nereye bakıyorsunuz?! " dedi bağırarak. Herkes korkuyla dağılmaya başlarken çocuk beni kolumdan tutmuş çekmeye başladı. Hatta sürüklüyordu. Kaşlarım aniden çatıldı. Koridorda beni kurtarabilecek tek bir kişi yoktu. Lanet girsin!!

"Bırak beni. Kolumu acıtıyorsun hayvan! "

"Kes sesini lan! " dedi ateş çıkan gözleriyle. Korkmuştum tamam ama ona bunu göstermemeliydim. Korkudan titremeye başlamıştım. Gerizekalı ismini bilmediğim hayvan beni bodrum tarzı bir yere getirmişti. Işıklar yoktu ve ben korkuyordum. Karanlık fobim vardı ama küçük camdan ışık süzdüğü için iyi durumdaydım. Ne yapacaktı bana? Ya beni 17 parçaya bölüp burada öldürürse... Oha! Yok canım yapmaz herhalde değil mi?

SEN VE BENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin