"ah öyle mi? o zaman öğle arası ya da çıkışta konuşsak olmaz mı çünkü-"

"hayır sorun değil-" diyerek araya girdi jungkook. ardından cebinden çıkarttığı kendisinin dersten kaçmak için kullandığı sahte izin kağıdını doldurdu ve taehyung'a verdi "eğer biraz daha beklersem kafayı yiyebilirim. hemen konuşmamız lazım."

gerçekten de doğruyu söylüyordu jungkook. dünden beri bu anı bekliyor, ne söyleyeceğinin defalarca pratiğini yapıyordu kafasında. o kadar takmıştı ki matematik sınavına odaklanamamış, çalıştıklarının yarısının boşa gitmesine sebep olmutşu. yine de önceki sınavlarına bakılırsa oldukça iyi bir sonuç elde edeceğini söylemek de mümkündü.

taehyung bu kadar önemli olanın ne olduğunu merak ettiği için daha fazla itiraz etmeden kendisine uzatılan izin kağıdını aldı ve cebine koydu. bakışlarını jungkook'a çevirdiğinde "dinliyorum." demişti.

"bunu sana nasıl anlatacağımın 50 tane provasını yaptım belki de ama anlamanın en kolay yolu direkt olayı görmen diye düşündüm." dedi ve cebinden çıkardığı telefonu taehyung'a uzattı.

önce yoongi'nin kendisini dün eklediği grubu açtı. ordaki mesajları okumasını söyledikten sonra bakışlarını taehyung'tan çekmişti. gergin hissediyordu ve taehyung'un ifadesini izleyip ne düşündüğünü anlamaya çalışmanın kendisini daha da gereceğini biliyordu.

jungkook'a asır gibi gelen ancak yalnızca birkaç dakikalık bir sürenin sonunda taehyung mesajların tamamını okuduğunu söylemişti. bunun üzerine jungkook, hyejin ile dünkü sohbetini açmış ve onu da okuması gerektiğini belirtmişti.

taehyung çattığı kaşlarıyla hızlıca ekrandaki mesajları okuyor, bir yandan da dudağını kemirerek nemlendiricisinin dağılmasına sebep oluyordu.

"aramızı hyejin mi bozmuş yani?" dedi çattığı kaşlarını düzeltmeden.

jungkook taehyung'un dudağının kenarına dağılan nemlendiriciyi eliyle temizlerken "evet." diye cevap verdi.

"neden peki?"

"beni sevdiğini söyledi. senin bendeki yerinin ne kadar ayrı olduğunu da biliyordu. bunu kıskanmıştır belki."

"yerim bu kadar ayrıysa neden uzaklaştın benden?" dedi taehyung sinirle "hadi o beni bir şekilde hayatından çıkarttı diyelim, 3 yıldır hiç gelmedim mi aklına?"

"geldin tabi ki ama kendimi seni görmezden gelmeye şartlandırmıştım. sen de biliyorsun, o zamanlar aptal kibirli ve fazla gururlu biriydim. mesajlarıma cevap vermeyen ve beni umursamayan biriyle gidip konuşmanın gururumu kıracağını düşünüyordum."

"seni umursuyordum, bu bahanelerin arkasına sığınamazsın ya da suçu tamamen hyejin'e atamazsın, sen de onun kadar suçlusun çünkü."

"biliyorum. buraya masum olduğumu kanıtlamaya ya da beni affetmeni söylemeye gelmedim. affetmemek en doğal hakkın ve sonuna kadar haklısın, sadece olayın bu yüzünü de bilmeni istedim."

taehyung derin bir iç çekip gözlerini ovuşturdu. jungkook'a ne cevap vereceğini bilmiyordu ve kafası yeterince doluyken bir de bununla uğraşmak sinirini bozuyordu.

"ama beni affetmek istersen de-" diyerek lafına devam etti jungkook "seni bir daha üzmeyeceğimin ve yarı yolda bırakmayacağımın garantisini verebilirim. kabul ediyorum işte o zamanlar kibirli, tek derdi popüler olmak olan gerizekalının tekiydim."

"şimdi değiştiğini mi düşünüyorsun?" dedi taehyung sırıtarak.

"değişmeye çalışıyorum. daha iyi bir insan olmak için çabalıyorum işte. eskiden kimsenin peşinde koşmazdım. şimdi beni affetmen için dizlerine kapanmaya hazırım. önemsediğim birini kaybetmenin gururunun kırılmasından daha kötü olduğunun farkındayım. hatta önemsediğin birinin gönlünü almanın gururu kırmadığının da farkındayım."

goodnight moon | taekookWhere stories live. Discover now