Just You and Me

672 69 75
                                    

Medya: Yüksek Sadakat- Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer

"Hiçbir yüz güzel değil senin yüzünden
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken..."

~

"Ona aşık olduğunu mu düşünüyorsun?" bacak bacak üstüne atarak oturduğu koltukta ciddi bir yüz ifadesiyle sormuştu, karşısında oturan adam.

"Ne hissettiğimi gayet iyi biliyorum. Evet, ona aşık oldum ben." dedi üstünlük kurmak adına. Göz ucuyla bir yandan da kolundaki saate bakıyordu. Bu odadan çıkıp, özgürlüğüne kavuşmasına daha yarım saatten fazla vardı. 

"Hislerini senden daha iyi kimse bilemez tabi ki de. Ama bence hissettiklerini aşk olarak tanımlıyorsun. Hiç tanımadığın bir insanı bir anda hayatının merkezine koyman sence normal mi?" yüzüne götürdüğü parmaklarıyla gözlüğünü düzeltti. Siyah çerçevelerin ardındaki gözler, sanki kendisine şüpheyle bakıyormuş gibi hissediyordu. Ortam iyice germeye başlamıştı Bright'ı.

"Aşk dediğiniz tam olarak da bu değil mi zaten? İnsan tanıyarak aşık olmaz. İnsanlar hep bunu söylemiyor mu? Aşık olurlar, sonra tanımaya başlarlar. Aşık olduğumuz insana değer verip, onu hayatımızın anlamı yapmamız da bu yüzden ya."

"Diğer insanlar için evet, doğal olan bu. Ama konu şu an sensin Bright. Bu hızlı gidişin bana normal gelmiyor. Win'e fazla kapılıp gitmen konusunda bazı endişelerim var." dedi doktor olan adam.

"Benim diğer insanlardan tek farkım hastalığım. Benim de duygularım olduğunu, çoğu zaman kendimi normal hissetmek istediğimi anlatmama gerek yok sanırım ve Win, tam olarak bunu sağlıyor benim için. Onun yanındayken kendimi diğer herkes gibi hissediyorum." 

Tay'ın kendisini anlamamasına, Win konusunda temkinli yaklaşmasını istemesini anlayabilirdi ama aynı şeyi tedavi olmak için geldiği doktorun da yapmasını saçma buluyordu. 

"Senin durumun çok kritik Bright. En ufak bir yanlışlık, tüm süreci tersine çevirebilir. Bunu daha önce yaşadığını sana hatırlatmama gerek yok sanırım." bacaklarını indirip, şimdi de acıyan gözlerle bakmaya başlamıştı doktoru. Acınası bir varlık değildi Bright.

"Aynı şeyler olmayacak. Win, 'O'nun gibi değil. Tüm bunları ben kendi içimde yaşıyorum. Ondan bir beklentim yok benim. Şimdiki halimizle sonsuza kadar bile gitsek ben razıyım." sesi titremeye başlıyordu konuştukça. Acıyan kalbini sakinleştirebilmek için buğulanan gözlerini sımsıkı kapatıp, kendine bir kaç dakika izin verdi. Derin derin nefes alırken Win'in yüzünü hayal etmeye çalıştı. Gülümsemesinin, gözünün önüne gelmesiyle o da derin bir nefes alabilmişti nihayet.

"Umarım olmaz Bright. Senin için en iyisini istiyorum. Mutlu olmayı en çok hak eden insanlardan birisin. Normal olabilirsin ama bunun için çabalamak yerine kendini Win'e aşık olduğuna ikna ediyorsun. Sanırım yeni takıntılarından biri de bu." 

"Ne demek bu? Ne saçmalıyorsunuz siz? Ben onun sayesinde kedi sahiplendim, ona dokunabiliyorum, onu sevebiliyorum. Daha geçen gün bir çocuğun gözlerindeki gülümsemenin sebebi oldum ben. Hepsi de onun sayesinde oldu."

"Hayır, onun sayesinde değil.  Aslında hepsi senin iradenin sonucu. Sen yapmak isteyip de yapamadıklarını yapmak için kendine bir bahane arıyordun. O bahanenin adını da Win koydun." 

Hala kendi içinde yaşadıklarını ondan daha iyi bilebilirmiş gibi konuşmasına uyuz olmuştu. Hiçbiri onu tanımıyordu, ne savaşlar verdiğine dair hiçbirinin en ufak bir fikri dahi yoktu.

Söylediklerine iyice sinirlenmişti. Yumruk yaptığı elini, tırnaklarını etini geçirircesine sıkıyordu oturduğu yerde.

"Saçmalıktan başka bir şey değil söyledikleriniz." sesindeki öfke doktorunun geriye doğru yaslanmasına sebep olmuştu.

ƠƁՏҼՏՏҼƊ 🌗 ||ƁⱲ||✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin