White Flag

763 74 58
                                    

Medya: Natalie Taylor - Can We Surrender

"I'm running to your side
Flying my white flag, my white flag"

~

Ölmüyorsun.

Öldüğünü sanıp, hayatın senden aldıklarını izliyorsun. Mutluğu, sevinci, aşkı... Sana layık görmediği, senden esirgediği tüm güzelliklere uzaktan bakıyorsun sadece.

Yaşıyorsun.

Yaşadığını sanıp her geçen günün sabahınında biraz daha eksiliyorsun sadece. Alışkanlıktan başka bir şey değildir artık boş yere nefes alıp vermek. Zaruri ihtiyaçtan başka bir şey değildir zorla uyanıp, yeni doğan güneşi selamlamak.

Titreyen parmaklarının arasında tuttuğu kağıt parçalarına yaşlı gözlerle bakıyordu. Kapalı kapının ardında dururken az önce yerden eğilip aldığı yeni notunu diğerlerinin üstüne koydu.

Günlerdir evden çıkmamasının kanıtıydı her bir kağıt parçası. Sabahında ayrı akşamında ayrı bırakılmıştı kapısının altına. Her birinde kullanılan kelimeler farklı olsa da hepsi aynı duyguyu tercüme ediyordu.

Gözpınarından süzülen yaşı, elinin tersiyle sildi sertçe. Yazılanlara mı ağlamıştı yoksa kendi acizliğine mi? Günlerdir kapı deliğinden görebilmişti sadece aşık olduğu yüzü. Cesaret edememişti kapıyı açıp karşısına geçmeye. Kendisinden defalarca özür dileyen adamın gözlerinin içine bakmaya korkmuştu.

Ama son yazdığı...

Son yazdığı başkaydı. Diğerleri gibi değildi. Dönüp baştan okudu hepsini sırayla.

"Özür dilerim. Win"

"Kendimi nasıl affettirebileceğimi bilmiyorum? Umarım iyisinizdir?"

"Kendimi çok suçlu hissediyorum. Lütfen beni affedin."

"Bütün gün sizi düşündüm. Yağmurlu ve sıkıcı bir hava vardı bugün dışarıda. Tıpkı içim gibi."

"Keşke benimle konuşsanız. Keşke size kendimi ifade etmeme müsaade etseniz."

"Bugün arkadaşınızla karşılaştım. Bana sizi rahatsız etmemi tembihledi. Nedense uzak durmam gerekirken bir türlü uzak duramıyorum şu kapıdan. Oysa ki geçip gitmem gerekirken kendimi yine size bir şeyler yazarken buluyorum her defasında. Size yiyecek bir şeyler getirince öğrendim günlerdir evden çıkmadığınızı. Hepsi benim suçum."

"Ne diyeceğimi bile bilmiyorum şu an. Kelimelerim tükendi. Affedin demekten başka bir şey söylemez oldu dilim."

"Yaptığım şeyin affedilmez olduğunu bugün bir kez daha anladım, çaldığım kapının bana açılmaması sayesinde. Bir gün beni affedersiniz umarım. Sizi daha fazla rahatsız etmeyeceğim. Tekrardan çok özür dilerim. Ben yine de o kapının bir gün tekrardan açılacağı ümidiyle yaşıyor olacağım yan dairede."

Gözyaşları şiddetle süzülürken yanaklarından, elindeki kağıtlar bir bir yere düşmüştü. Elinden kayıp gitmişti her şey. Korktuğu şey başına gelmişti aptallığı ve korkaklığı yüzünden. Yine kaybetmişti en değerlisini.

Sarsılan bedenini kapının soğukluğuna dayadı güç almak umuduyla. Kalbi ona isyan ediyordu. "Aptal, git peşinden işte. Seni bekliyor baksana. Ne duruyorsun? Bu güne kadar korktun da eline ne geçti? Sadece yalnızlığın yanına kar kaldı görmüyor musun? Ne zamana kadar böyle bir fare gibi karanlık deliğinde tek başına yaşamaya devam edeceksin?"

"Ya beni sevmezse?" dedi kendi kendine hıçkırıklarının arasından.

"Olsun. Sen yine de onu sev. Varsın sevmesin beni. Ben onun için atmaya razıyım." yüreği bir kuş misali çırpınıyordu göğüs kafesinin içinde, onun aşkı için. İçten içe sevilmeyeceğini bilse de "belki" ümidini de eksik etmiyordu içinden.

ƠƁՏҼՏՏҼƊ 🌗 ||ƁⱲ||✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin