"Ben yardımcı olabilirim sana... yani eğer istersen tabii." Dedi Minho, tereddütle. Çünkü o bile şu an diğer ikili gibi söylediği şeyi sorguluyordu. Sadece bilmediği bir nedenden dolayı Hyunjin'in tüm işleri tek başına yapıp yorulmasını istememişti.

"İsterim tabii! Neden istemeyeyim?" Dedi heyecanla Hyunjin, Seungmin ise arkadaşının bu hâline tebessüm etmişti.

"Ama..." diye devam etti. "Yani işin falan yok öyle değil mi? Eğer benim için söylüyorsan-"

"Hayır, hayır yok bir şey."

Siyah saçlı yüzündeki gülümsemyle başını salladı."Peki."

"O zaman ben de ikinize şimdiden çok teşekkür ediyorum. Bir şeyler ısmarlayarak telafi edeceğime emin olabilirsiniz beyler." Ayağa kalkıp uzaklaşırken devam etti Seungmin. "Şimdilik görüşürüz!"

Diğer ikili de uzaklaşan bedene el sallamış ve saniyeler sonra zil sesinin duyulmasıyla ayaklanmışlardı. Hyunjin, Minho'ya resim malzemelerini taşımasında yardımcı olurken beraber sınıflarına doğru yürümeye başladılar.

.
.
.

Elleri cebinde kalçasını masalardan birine yaslamışken gözleri kapıda Minho'nun gelmesini bekliyordu siyah saçlı, bir yandan da elindeki yabancı bileklikle oynarken. Kimin olduğunu bilmiyordu, kolileri yerleştirirken şans eseri görmüştü.

Sessizce beklemeye devam etti kahverengi saçlıyı. Aslında sınıftan aynı anda çıkmışlardı ancak Minho, Felix ile konuşması gerektiğini, biraz sonra geleceğini söyleyip gitmiş ve Hyunjin de onu onaylayıp önceden gelmişti kütüphaneye.

'sanırım öylece durmamam gerek.' Diye düşünüp kolilerin olduğu yere adımlamaya başlamıştı ki duyduğu kapı sesiyle bakışları el ele, gülüşerek içeri giren ikiliye kaydı.

"Selam Hyunjin. Ne yapıyorsun burada?" Bir yandan sevgilisinin elinden çekip siyah saçlıya yaklaşırken konuşmuştu.

"Sana da selam San, ve tabii sana da Wooyoung." Demişti yüzündeki gülümsemeyle, bu ikiliyi seviyordu.

"Kütüphaneye bağışlanan yeni kitapları yerleştirecektim de, Minho'yu bekliyorum."

"Minho... şu yeni çocuk mu?" Dedi Wooyoung, dudaklarını büzüp düşünür gibi olurken. Hyunjin, onu başıyla onayladı.

O sırada San, elinin tersiyle yumuşakça sevgilisinin dudaklarına vurmuş ve onun, kaşlarını çatıp sinirle kendisine bakmasıyla kıkırdamıştı. "Şöyle yapma dudaklarını, öpesim geliyor."

"Hey!" Diye tepki göstermiş ve bakışlarını önce Hyunjin'e sonra da San'a döndürmüştü utangaçça Wooyung.

"Sorun etme bebeğim, Hyunjin o iğrenç homofobiklerden değil." Dedi San rahatlıkla, çünkü kilisede yaşanlar elbette onun da kulağına gelmişti.

"Tabii değilim." Dedi Hyunjin, yüzündeki gülümsemeyle tatlı çifte ithafen. "Panseksüelim hatta."

İkilinin dudakları şaşkınlıkla aralanırken, sonradan şaşkınlık yerini mutluluğa bırakmıştı tabii. Yalnız değillerdi demek.

blue neighbourhoodDonde viven las historias. Descúbrelo ahora