MEHİRDEN:
Üniversitenin ortak kafeteryasına girince yüzüme hücum eden sıcak hava bir nebze olsun rahatlamamı sağladı.
Dışarda ki soğuk hava resmen ciğerimi kurutmuştu tabi bunda sigara dumanının da hatrı sayılır bir payı vardı.
Nazlının ve Melisin dersinin boş olduğunu bildiğim için buraya gelmiştim oturup kahve içelim diye,zaten son iki derse girmeyi düşünmüyordum kafam kazan olmuştu.
Kalabalığın içersinde bizim ekibin köşede ki masasını gözümle belirledim ve oraya doğru yürümeye başladım tam o sırada kafamı sağ tarafıma çevirmemle tanıdık gözler ile buluşmuştu gözlerim.
Ardil Yücesoy önünde eskiz defteri, elinde kalemi ve her zaman ki benim piç gülüşü olarak tanımladığım gülüşüyle duruyordu ben yürümeye devam ederken gözlerimiz saniyelik birleşmiş sonrasında o yanındakilere bir şeyler söyleyerek defterine dönünce o temas yok olmuştu ben de önüme dönüp masaya yürümeye devam etmiştim.
Sandalyeyi çekip otururken neşe ile bana bakan sarışına gülümsedim.
"Acil kahve almam gerek başım çatlıyor. Bir şey istiyor musunuz?"
İkiside kafasını olumsuz anlamda sallayınca dev sıraya şöyle bir göz gezdirip en arkasına doğru ilerledim.
Gerçekten bunca kişinin kahve alacağı tutması sinirimi bozmuştu.
Sıra yavaş yavaş ilerlerken ensemde hissettiğim nefesle hızla arkamı döndüm.
Karşımda görmeyi beklediğim son kişi duruyordu.
Ardil Yücesoy.
Uzun boyundan dolayı hafifçe eğilmiş elinde tuttuğu termosla bana gülümsüyordu.
"Kahveye acil ihtiyacın varmış gibi bir halin vardı,korkuttuysam kusuruma bakma lütfen."
Sesi naif bir tonlamayla çıkıyordu ve bu detay bile benim sinirimi zorluyordu.
İçinde farklı biri olduğuna emindim.
Ya da gerçekten Bade'nin dediği gibi hukukçu paranoyasından ibaretti hayatım.
"Gerek yoktu."
Sesim buz gibi soğuk çıkarken bir kaç gözün bize doğru döndüğünü hissetsem de göz temasımızı bozmadım.
O ise kibar bir baş haraketi ile bir adım geriye çekildi.
"Dediğim gibi kusuruma bakma."
Gözlerinden ne düşündüğünü okumak istercesine baktım gözlerine ama gördüğüm şey samimiyetsiz bir maskeden fazlası değildi.
"Bana böyle davranmak zorunda değilsin ikimizde senden hoşlanmadığımı biliyoruz."
Net cevabım ile yüzünde ki gülümse genişledi ve başını öne eğerek güldükten hemen sonra yeniden gözlerimizi birleştirdi.
"Bak sadece haraketlerinden gergin olduğun belliydi yüksek ihtimal baş ağrın olduğunu düşünüp yardım etmek istedim o kadar,benden hoşlanmadığını biliyorum sakin olabilirsin."
Başımı aşağı yukarı salladım karşıdan onaylıyor gibi görünse de ikimiz de bu haraketin sorgulamak için yapıldığını biliyorduk.
"Kibarlıklarını başkalarına sakla Yücesoy."
Dilini dudaginda gezdirip hay hay dermişçesine başını salladı ve arkasına dönüp sakin adımlarla masasına ilerledi.
O bu bakışlara alışık olabilirdi ki alışık olduğu rahatlığından belliydi ama ben bu tarz şeylerden hoşlanmazdım,hiç bir zaman hoşlanmamıştım.
Kahve sırasında yaklaşık on dakika daha beklemiş sıra bana gelince filtre kahve alıp masaya hızla oturmuştum .
Sarışın büyük bir merakla bana doğru eğilip konuşmaya başlayınca bu haline göz devirmekle yetindim.
"Ardil ne diyor Bade ile mi ilgili?"
Kafamı kesinlikle öyledir der gibi salladım.
"Badeyle evlenecekmiş müsade istedi sarışın bende dedim bizimkilere sormam lazım ne diyorsun bu işe?"
Melisin gözleri kocaman olurken biraz daha eğildi.
" AA ciddi misin sen?"
Nazlı yanında ki sarı kafaya bakarak başını iki yana salladı.
Bu kız düpedüz salaktı ama napalım insan arkadaşını atsa atamaz satsa satamazdı.
"Kızım saf mısın sen dalga geçiyor Mehir farkında değil misin?"
Nazlının sadece Melise karşı olan uysal tavrı ortaya çıkarken bir süre onların tartışmasını izledim öyle hararetli konuşuyorlardı ki Ardili çoktan unutmuş gibilerdi.
O sırada saniyelik olarak kafamı yan tarafa çevirdiğimde gördüğüm şeyle kaşlarım çatıldı.
Daha önce görmediğim bir kız Ardilin masasının üstüne oturmuş rahat bir tavırla bir şeyler anlatıyordu ama bakışları çok rahat şeyler anlatıyor gibi gelmemişti bana, daha kötüsü arkalarında ki Bade rezillik çıkaracak gibi bir ifadeyle kıza kitlenmişti.
