Dizinin üzerinde hissettiği elle irkildi. Annesi 'Bayan Lee' idi. "Sakin ol biraz, aile yamyam değil." Dizini samimiyetten uzak sıkan el, rahatlamasına değil daha da gerilmesine sebep olmuştu. Yine de yanında oturan, onun için sadece 'Bayan Lee' olan kadını başıyla onayladı ve derin bir nefes alıp-verdi.

Bakışlarını karşısındaki koltukta yüzünde büyükçe bir gülümsemeyle ona bakan çocuğa çevirdiğinde saygısızlık olmasın diye gülüşüne karşılık vermişti Minho. Seungmin, gerçekten çok samimi ve arkadaş canlısı biriydi, yabancılık çekmesin diye elinden geleni yapıyordu Minho için. Kendisi ile arkadaş olmak istediği belliydi ama yapamazdı Minho.. bu kötülüğü ona yapamazdı, arkadaşı olamazdı.

"Minho, tatlım neden hiç konuşmuyorsun?" Bayan Kim'in yüzünde gülümsemeyle kendisine sorduğu sorudan sonra, bakışlarını ona çevirmiş ve gerginlikle gülümsemişti. "Minho, hep böyledir. Gereksiz konuşmayı sevmez. Büyükleri konuşurken, sadece dinler ve saygısızlık olmasın diye konuşmalarına dahil olmaz." Bay Lee'nin yüzünde gurula 'benim oğlum' der gibi kurduğu cümleden sonra, Minho bir kez daha kendinden nefret etti onun oğlu olduğu için.

Minho için gerginlikle geçen bir kaç dakikanın ardından kapın zilinin duyulmasıyla salondanki herkesin dikkati dağılmıştı. "Bebeğim, kapıya bakar mısın?"

"Tabii annecim." Seungmin hızlı adımlarla kapıya doğru gittiği sırada, onun ve annesi arasındaki tatlı diyalogtan dolayı Minho'nun yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Ancak yüzündeki minik gülümseme içeri Seungmin ile birlikte giren bedenle yok olmuş yerini şaşkınlıkla açılan 'o' şeklindeki dudaklar almıştı.

Hyunjin'in gözbebekleri kendisine şaşkınlıkla bakarken oldukça sevimli görünen bedeni bulduğunda onunda yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Herkese merhaba, rahatsız etmiyorumdur umarım."

"Olur mu öyle şey geç otur lütfen." Bayan Kim'i dinleyerek Seungmin'in eski yerine, Minho'nun tam karşısına oturmuştu.

"Bu Hyunjin, Seungmin'in arkadaşı ama ben ve HanSoon kendi oğlumuz gibi severiz onu." Hyunjin salondaki Minho'nun anne ve babası olduğunu düşündüğü yabancı bedenlere baş selamı verdi kısaca.

Öte yandan Bayan Lee, salona girdiğinden beri tanıdığı bedenle içten içe yüzünü buruşturdu. O kilisedeki saygısız çocuk olarak kalmıştı gözünde Hyunjin.

Hyunjin ise herşeyden bihaber hemen karşısındaki bedene bakıyordu, yüzündeki memnuniyetle.

Bir kaç dakikanın ardından Bayan Kim, Seungmin ile masayı hazırlamış ve hepsi beraber yemeğe oturmuştu. Hyunjin önce davranıp tekrar Minho'nun karşısına otururken kahverengi saçlı göz devirmişti bu hareketine. 'derdi ne bunun' aklından geçen tek soru buydu. Hyunjin'in bu davranışlarını, ona neden böyle yakın olmaya çalıştığını anlamıyordu ve bu onu korkutuyordu.

Yemek gayet sessiz ilerliyordu. Hyunjin önündeki çocuğa kaçamak bakışlar atarken, Minho onun yüzünden önündeki yemeğe odaklanamıyordu bile. Zaten fazla yememesi gerekiyordu, eğer tabağında çeyreği kadar yemek bırakmazsa eve gidince büyük bir azar işitecekti.

'sakın, tüm tabağı bitireyim deme Lee Minho. Gerekirse aç kal eve gelince yersin ama tabağında çeyreği kadar yemek bırakmazsan hakkında ne kadar görgüsüz ve aç gözlü olduğunu düşünürler' cümleler kafasında son ses yankılanırken daha yarısını bile yemediği tabağına çatal ve kaşığını bıraktı ve önündeki işlemeli peçeteyle dudaklarını silip masadan kalktı. "Elinize sağlık Bayan Kim, yemek oldukça lezzetliydi."

blue neighbourhoodWhere stories live. Discover now