Minho iyice üzerine eğilen bedeni göğsünden ittirerek geriye düşürürken oturduğu sıraya daha çok sindi. "Kes şunu." Diğeri onun bu hareketiyle kıkırdadı.

Biraz sonra ikisininde dikkati açılan kapıyla dağılmıştı. "Minho Hyung!" Sarı saçlı, yüzünde kocaman gülümsemesi ve yanaklarındaki yer yer çillerle oldukça sevimli görünen beden masada oturan hyunguna yaklaştı ve onunda ayağa kalkmasıyla kollarını boynuna doladı. "Çok özledim Hyung seni, iyi ki geldin!"

"Bende seni özledim Felix~" yüzüne yayılan gülümsemesi ile kolları arasındaki bedenin sarılmasına karşılık verirken oldukça mutlu görünüyordu Minho.

Öte yandan Hyunjin onların bu haline imrenmişti. O da isterdi Minho'ya sarılmak yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak, ama bu hayalden bile daha uzak görünüyordu gözüne.

Felix, kendilerine dik dik bakan bedeni farkettiğinde kollarını Minho'dan ayırdı ve bununla beraber dudaklarını araladı. "Hyung, buna inanamıyorum daha ilk günden arkadaş edinmişsin!"

Hyunjin küçük bedenin dediğine hafif sırıtmıştı. "Ya ne demezsin Felix, hyungun o kadar arkadaş canlısı ki(!)"

Hyunjin, Felix'i tanıyordu çünkü Felix Blue Neighbourhood Lisesi'ne ilk geldiği zamanlar korecesi bozuk olduğundan çokça zorluk çekerken bunu farkeden Chan onunla bir abi gibi ilgilenmiş, yanından ayırmamış bu sayede de Hyunjin'lerin arkadaş grubuyla yakın olmuştu.

"Öyledir tabi. Bu arada Minho Hyung cidden Hyunjin Hyung'dan daha iyi bir arkadaş bulamazdın, siz ikiniz iyi bir ikili olacaksınız." Felix ikiliye göz kırptıktan sonra yavaş yavaş kapının yolunu tutarken tekrar konuştu. "Bir de Hyung, seni uzun süre sonra gördüğüm için çok mutluyum, tekrar görüşelim, bye bye!"

"Güle güle Lix."

Minho tekrar sırasına otururuken kendisine pişkince sırıtan beden ile göz devirdi.

"Felix haklı bence, bizden iyi bir ikili olur kesin."

"Ama olmayacak."

"Çok büyük konuşuyorsun güzelim, kimse bir saniye sonra ne olacağını bilemez."

Minho cevap verme gereği bile duymadan kitabına geri dönmüştü. O sırada onu izlemeye devam eden bedenin dikkatini Minho'nun parlak saçlarında dolaşan bir sinek çekti, kahverengi tutamlarda öylece geziyordu. 'bu ne cesaret' Diye içinden geçirdi Hyunjin. Her ne kadar o yumuşak saç tutamlarına dokunup uzun-ince parmaklarını içinden geçirmek istesede o bu dürtüsüne engel olurken, sineğin gözüne sokar gibi tutamların üzerinde hareket etmesi sinirini bozmuştu.

Bir elini kahverengi saçlara zarar gelmemesi için hızlıca sineğe atıp avucunun için alırken, Minho aniden gerçekleşen şeyle korkmuştu. "Ne yapıyorsun sen ya?"

"Sinek vardı saçlarının üzerinde, kirletecekti."

"İnanayım mı?"

Hyunjin omuz silkip avucu içerisindeki sineği serbest bırakırken Minho içinden 'psikopat bu çocuk' diye geçirmişti.

blue neighbourhoodWhere stories live. Discover now