KARANLIKTA AÇIK IŞIKLAR-3

Começar do início
                                    

***

Evden erkenden çıkıp gazete binasına en yakın karakola gittim. Fazla uzak olmadığı için şanslıydım. Gün güneşli, etrafsa sakindi. Telefonumu elime alıp içeriye girdim. Daha önce hiç karakolda bulunmamıştım. Kendi adıma bu duruma sevinmeliydim, sabıkasız bir geçmişim vardı. Bu sebeple ilk deneyimimde biraz eksiktim. Şu anda sorunum kiminle konuşacağımı bilmiyor olmamdı. Bir süre etrafa bakındığımda polis memurlarının sabit bir yerde durmadıklarını fark ettim. Hepsi sırayla aynı sandalyeye oturabiliyordu. Yani hepsi beni dinleme yetkisine sahip miydi?

Denemeden bilemezdim. Evrakların olduğu bir masada oturup çay içen memura yaklaştım. Konuşmak istediğimi söyleyecek ardından da görüntüleri gösterecektim. Eğer seyyar satıcı bulunursa ve yasadışı bir iş yapıyorsa hem benim için hem de halk için iyi bir iş çıkartmış olacaktık. Kafamın içinde küçük bir giriş konuşması hazırladığımda, başında dikildiğim memurun bana baktığını fark ettim.

"Merhaba." Memur yüz ifadesini hiç bozmadan elinde tuttuğu buhar çıkartan çayıyla beni izliyordu. Konuşması gereken bendim ama selamıma karşılık vermesi de büyük bir nezaket olurdu tabi. "Şüphelendiğim bir durum var da, konuyla ilgilenecek bir polise ihtiyacım var. Yardımcı olursanız sevinirim." Ben kendimi güzelce ifade ettiğimi düşünürken memur bey çayından bir yudum alıp ayağa kalktı. Tavırlarında rahatlık, gözlerinde kızarıklık vardı. Dikkatli bakınca yorgun olduğu anlaşılıyordu. Otuzlarındaydı, parmağında evlilik yüzüğü vardı. Farklı bir atmosferin içindeydim, buraya ait olanları istemeden de olsa inceliyordum. Oysa bunu yapmak yerine cümlelerimi sıraya koyup, düzgünce aktarmaya çalışsam benim için daha faydalı olurdu.

"Koridorun sonunda adınızı soyadınızı yazdırıp durumla ilgili ifadenizi verirseniz memur arkadaşlar ilgilenecektir." İçimde kontrol edemediğim bir sabırsızlık vardı. Hemen burada konuşabilseydim keşke. Hem ifade yazmak anlamsız gelmişti bir anda. Elimde görüntüler vardı, olayla bir alakam yoktu ve yaşananlar sadece bir varsayımdı. Gösterdiklerimi takip ederek haklı olup olmadığım cevabını vereceklerdi bana.

"Yalnız benim durumum biraz farklı, kendimi tanıtayım isterseniz, gazeteciyim ben." İlgisini çekmek adına biraz hızlı biraz da heyecanlı konuşuyordum. Yorgunluğuna saygı duyuyordum ama beni bu şüpheden kurtarması da çok önemliydi. "Dün bir seyyar satıcı gördüm, yoldan uzaktaydı, bir grup genç geldi, simit tezgahını alacak kadar para verdiklerinde..."

"Ne, ne, ne? Biraz yavaş olun lütfen, sorununuzu anlatmanız gereken yeri gösterdim size!" Bıkkın bir ifadeyle baktı bana, sesini yükseltmemeye çalıştığı barizdi. Ne diyebilirdim ki o da haklıydı. Omuzlarımı düşürüp heyecanımı bastırmaya çalışarak gösterdiği yere doğru yöneldim. Bu gün cevap almak istiyordum, iyi ya da kötü o adam sorgulanmalı ve ne yaptığı anlaşılmalıydı. Korkut'a olanları anlattığımda dikkatli olmam gerektiğini söylese de onun da içini bir merak kapladığını sesinden anlamıştım. İyi ya da kötü, o adamı yazmak istiyordum.

"Hanımefendi bakar mısınız?" Arkamdan gelen bir kadın sesiyle durdum. Etrafıma bakındım, benden başka hanımefendi diyeceği biri yoktu. Arkamı dönüp bekledim. Saçlarını sımsıkı bağlamış bir polis memuruydu bana doğru yaklaşan. Yüzünü gölgeleyen bir unsur yoktu, her hattı okunabilecek yüzü güzeldi. İfadesi ciddi, kaşları çatıktı. Kendinden emin bir duruşu vardı. Belki benim yaşımdaydı belki benden büyük, kestirmek zordu ilk bakışta. O yaklaştıkça ben de beni durdurma sebebini merak etmeye devam ettim. Günümün çoğunu merak etmekle geçiren biri olduğum için farkında olmasam da hep tek kaşım havadaydı.

"Az önce arkadaşımla konuştuklarınızı duydum, şikayetiniz neyse bana bildirebilirsiniz." Önce duyduğuma inanamasam da hemen toparlandım. Yüzümde sinmeye çalıştığım bir gülümseme vardı. Deli olduğumu düşünmesin diye kafamı evet anlamında sallayıp, kendisini takip etmemi söyleyen polisin arkasından yürüdüm. Benim onlara gitmemdense onların bana gelmesi çok daha rahatlatıcıydı. Dinleyicinin istekli olduğu bir konuşmayı yapmak kadar zevklisi yoktu. Üstelik koridoru tamamlayıp üst kata çıktığımızda karakolun sakin olduğunu görmek daha da cesaretlendirmişti beni. Bir odanın önünde durup sırayla içeri girdik. Gözümüzün aşina olduğu, resmi devlet dairesi stiliyle dizayn edilmiş odaya kısacık bir an bakındım. Benim odam gibi dağınık ve insanın içini karartan türden değildi.

NUMUNE ŞAHISOnde histórias criam vida. Descubra agora