2.Sezon - Sanal Evren

Start from the beginning
                                    

-Doktor! Doktor! Bunu gördün mü?

Anna kaşlarını çattı.

-Neyi?

-Görüntüleriniz... Böyle net değil gibi. Sanki eski tarzda bir televizyondaki görüntü gibiydi. Cızırtılı?

Doktor araya girdi.

-Sakin olun. Şuan da sanal bir evrendeyiz. Kodları gördünüz? (Hepsi kafalarını salladı) Ben sadece kodları görüntüye dönüştürdüm.

-Sanal evren? Biz şuan da...

-Bilgisayarın içindeyiz!

Luke ve Dylan birbirlerinin cümlelerini tamamlamaya devam ediyorlardı. Doktor güldü.

-Onun gibi bir şey.

-Peki burdan nasıl çıkacağımızı çözebilen var mı?

Soruyu yönelten Luke, endişeli gözlerle etrafa bakıyordu. Tardisi gördükleri zaman Tardise doğru ilerlemeye başladılar. Ne kadar yürürlerse yürüsünler aralarındaki mesafe değişmiyordu. Doktor hepsine durmasını söylediğinde açıklama için Doktor'a baktılar.

-Yansıma... Bu yolu kullanamayız. O Tardis değil. Tardis'in yansıması.

-Ne yapacağız o zaman?

-Dolaşacağız. Asıl yolu bulmak için dolaşmamız lazım. Daha iyi bir fikri olan var mı?

-Tamam o zaman. (Dylan kolunu Anna'nın omzuna attı) Biraz gezelim öyleyse.

Saatler saatleri getirdi ardında. Yürüdükleri yol aynıydı. Yorgunluk hissetmeseler de uzun zamandır yürüdüklerinin farkındalardı. Bıkkın ifadeleri sormaktan çekindiklerini de yansıtıyordu. Doktor durmalarını söylediklerinde hepsi ona doğru döndü. Doktor'un yüz ifadesi olanları aktarır gibiydi.

-Beni iyi dinleyin. Ve sakin olun. Sanırım. Sıkıştık.

-Nasıl yani?

-Görüntü kendini tekrar ediyor. Birinin müdahale etmesi gerekli.

Dylan öne doğru çıkmaya başladı.

-Dışardan yardıma ihtiyacımız var. Eğer başkaları da buraya gelirse, görüntü tekrar etmez.

Doktor kaşlarını çattı.

-Buraya birileri nasıl gelecek? Ne düşünüyorsun?

Dylan Anna'ya baktı. Anna bakışlarından anlamıştı istediğini. Spark'a ulaşmasını istiyordu.

-Olmaz. Dylan sana olanları anlattım. Ol-maz.

-Tamam o halde başka bir yo-

Bulundukları mekan çökmeye başladı. Fena bir şekilde sallanıyorlardı. Işıklar söner gibi bir alacakaranlıkla tanışıyorlardı bir güneşi kucaklıyorlardı. Çığlıkları birbirine karışırken sallantı birden durdu. Dylan ve Anna elele tutuşmuşlardı. Birbirlerine baktılar. Etrafta başka kimse yoktu.

***

Doktor Luke'a baktı. Sallantı bittiğinde onları ikiye ayırmıştı. Ve kontrol odasına benzeyen bir yerdelerdi. Aslında daha çok gaz borularını kontrol odası gibiydi ancak Doktor buranın asıl beyin olduğunu anlamıştı. Gaz göstergesi hızla artıyordu. Boruların akışı kapatılmış gibiydi. Gaz sıkışıyordu. Bunun da bir patlamaya neden olacağı gözler önündeydi. Doktor bu patlamanın mecazen mi yoksa gerçekten mi olacağını düşünüyordu. Ancak ikisinin de pek hoş sonuçları doğuracağı söylenemezdi.

***

Dylan zihninin arka bahçesinden gelen uyarı sinyallerini görmezden geldi.

-Ne yapacağız?

-Hiçbir fikrim yok.

Kapalı alanda olmalarına rağmen nerden geldiği belli olmayan bir rüzgârla boğuşmaya başlamışlardı. Sanal evrendeki görüntüler birbirine giriyordu. Gerçek dahi olmayan bir evrende ölmek üzerelerdi.

***

-Ne yapıyorsun?

Doktor Luke'un acı çeken yüz ifadesini fark etmemiş, gaz borularında oluşabilecek sıkışmayı engellemenin yolunu arıyordu.

-Borular... Burası sanal evrenin ana kontrol odası. Gaz boruları tıkanmış. Gaz borularında birikme patlamaya neden olur. Büyük bir patlamaya. Patlama olursa, burada hapis kalabiliriz. Evren çöker.

Doktor tam o sırada Luke'a döndü.

-Sen... Ne oluyor?

Luke olduğu yere çökmüş, gözleri kapalı halde oturuyordu.

-İyi. İyiyim. Sadece... Yap. Bir an evvel Dylan ve Anna'yı bulalım.

Doktor birkaç saniye daha endişeli gözlerle Luke'a baksa da, borulara geri dönmüştü. Yaptığı ilk hamle boruların bağlantı noktalarını aramak oldu. Böylece akımın nerden kesildiğini anlayacak, elle müdahale edebilecekti.

***

-Yardıma ihtiyacımız var!

-Farkındayım.

Yağmur, kar, güneş... Birbiri ardına aynı mekana en uç noktadaki halleriyle ulaşıyorlardı. Anna ve Dylan oldukları yerden ilerleyemiyorlardı. Bariz olan şey "yardıma ihtiyaçları" olduğuydu. Ancak acil aramayı nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Birbirlerine sımsıkı tutunuyorlardı.

-Keşke bir "imdat" tuşumuz olsaydı!

-Evet, Doktora haber yollardık.

-Şu durumda Doktor dışında birine ulaşsak çok daha iyi olurdu. Onlarında zor durumda olduğuna emin gibiyim.

Anna o anda aklına gelen fikirle ürperdi. Doktor'un hiç hoşuna gitmeyecekti. Aslında neyle karşılaşacağından Anna da tam olarak emin değildi. Aklına başka bir fikir kırıntısı dahi gelmiş olsaydı, asla Spark'ı çağırmayı düşünmezdi.

-Bir fikrim var!

-Çabuk olsak iyi olur. Luke'un aramızdaki uzaklığa daha fazla dayanabileceğinden emin değilim.

Anna kafasını salladı. Evrenin ikisine bahşettiği o bağı bulması gerekiyordu. Bunu nasıl yapabileceğini bilmiyordu. Sonuçta zihin gücü olan Sparktı, Anna sadece süper bir mimardı.

Anna zihninin bir bina olduğuna inandırmaya çalışıyordu kendini. Bulması gereken şey, bu olağanüstü mimarinin içindeydi. Tek yapması gereken doğru ekoyla o bağlantıya düşüncelerini yollamaktı.

"Bize. Yardım. Et. Sana. İHTİYACIMIZ. Var."

Düşüncenin zihninin koridorlarına çarpıp, o odaya ulaştığını görmeyi bekledi. Anlamamıştı. Tek bildiği doğru notalara basmış olduğuydu. Bundan sonrası tamamen Spark'ın elindeydi.

Devam Edecek...

Doctor, Who Am I? | Türkçe | DWWhere stories live. Discover now