3. Bölüm - İz

6 1 0
                                    


Dalmışım,
Öylece gözüm bir yerde donmuş,
Her saniye daha fazla sinirlenerek dosyaları Kılıflarından çıkartıyordum.

"Ne oluyor?" Dedi birisi
Kapıya dönüp
"İşim bitti." Diyip saate baktım
Saat 3:30'du
"Gidelim" diyerek gülümsedim
Birlikte dışarı çıktık.

                                            (1 saat sonra)

Adliyeden çıktık,

Pârs- "Tamam, kadın belliki yalan söylüyor o kadar Kanıt varken hâlâ inkar etmesi aslında Gereksiz, ancak bu tür davalarda son andaki Büyük değişiklikler fazlasıyla mevcut bu Yüzden bu kadar çabuk hüküm giymez, en az 3 ayı daha Var."
Sadece Kafamı sallayarak onayladım.
"Benim işim bitti galiba, ayrılabilir miyim Savcım?"
"Hmm, tamam.
Ama dur bir dakika, sen
Bu hafta gelmiyorsun değil mi?"
"Ah, evet bir haftalık İzmir'e gidiyorum teyzem Taşındı da onunla gideceğim birkaç gün kalıp döneceğim."
"Bütün davaları tarihlerine ve kategorilerine Göre düzenledin değil mi?"
"Evet, efendim."
"Öyleyse izinlisin" dedi ve yürüyerek uzaklaştı
Uzaklaşan sırtını hala görebiliyordum.
Bir taksi çevirdim ve uzaklaştım.

( Pazar günü / gar istasyonu)

"Ver bavulları, ver. Ben taşırım"
"Ben taşıyorum işte, az kaldı zaten."
Bavulları çekerek trene girdim, teyzem beni takip ediyordu boş bir odaya girdim ve bavulları kafamızın üzerindeki dolaplara Yerleştirdim o sırada teyzemde yerleşmişti.
Bende karşısındaki koltuğa oturdum ve bir ses Geldi;
"Tren hareket ediyor!"
Bense olduğum yere iyice yerleştim.
Tren, görevlinin söylediği gibi kısa zamanda Harekete geçti ve bir tünele girdik camdan Vuran ışık bir geliyor bir gidiyordu,
Uzaktan uğultu duyulmaya başladı ve gittikçe yaklaştı uğultular ayak seslerine dönüştü,
Birden hızla kapı açıldı, genç bir kadın içeri Girdi ve kapıyı kapattı.
"Sanırım odaları karıştırdınız."
"Iıııı... hayır,hayır,hayır, odayı Karıştırmadım... Ben..."
Gelip giden ışığın yüzüne yansımasından pek Hoşlanmıyor gibi görünüyordu.
"Işık... Rahatsız edici..."
"Afedersiniz, odamızdan çıkar mısınız?"
Teyzem ışığın etkisiyle uykuya dalmıştı
"Olmaz... olmaz... beni bulurlar..."
O anda dikkatimi çekti. boynundan kulağının Arkasına kadar uzanan bir yara izi vardı.
Üstelik birşeyden ya da birinden kaçtığı açıktı.
"Hanımefendi, neyin yada kimin sizi bulacağı Zerre ilgimi çekmiyor, son kez rica ediyorum."
"Lütfen... en yakın istasyona kadar biraz Kalmama müsade edin, sadece küçücük bir zaman benim bütün hayatımı değiştirebilir!"
Kapıyı açtım ve kadını yavaşça dışarı çıkartıp Kapıyı kapattım.
Dönüp koltuğa oturduğumda Teyzem uyanmıştı.
"Ne oldu? Kimdi o kız?"
"Bilmem... umrumda değil."
Teyzem gözlerime baktı ve konuşma
Pozisyonuna geçti;
"Bak... dediğim gibi... istersen Benimle İzmir'de yaşayabilirsin. İstanbul'da başka Kimin kimsen kalmadı, Tek başına ne Yaparsın?"
"Evet haklısın, artık kim her sabah yemek Getirir bana senden başka?"
"Sıpa! Benim tek önemim sana yemek Getirmem mi?" Güldüm ve;
"Beni tanıyorsun, mecburen artık hep dışardan yerim,
Biliyorsun ben..."

"Evet biliyorum çok kötü yemek yaparsın, hatta Bir keresinde omlet yaparken tavaya yağ koymadığın için bütün yumurta tavaya yapışmıştı sonra onu öyle çöpe atmıştık..."

Benim ise aklıma babamın söyledikleri geldi...;

"Hatırlıyor musunuz? Geçen sene hediye almayı unutmuştum." Annem hatırlar gibi bir Parmağını kaldırıp
"Evet sonra özür olarak yemek yapmaya çalışmıştın."
Dedi.
Babam,
" Ama özürü kabahatinden büyüktü, yemeğin tadını hatırladım da bir daha yemek yapmasına izin vermemeliyiz." Diyip güldü

Gülümseyip, "bir daha yemek yapmama izin Vermemeliyiz değil mi?" Dedim.

"Yok ya o kadarda değil, artık öğrenmelisin ben Sana bu hafta birkaç şey öğreteyim, aç kalma."
Gülümsedim. Ve camdan dışarıyı seyrederken Uyuya kalmışım. Sonrasında biraz yemek yiyip Sohbet ettik. Ve gelmiştik. İzmir'e...

𝟓𝟒. 𝐃𝐨𝐥𝐚𝐩 - 𝚂𝚘𝚗𝚛𝚊𝚔𝚒 𝙷𝚊𝚢𝚊𝚝Where stories live. Discover now