Bölüm 12: Koz

En başından başla
                                    

The Untamed'de Yibo Lan Wangji'yi - Wei Wuxian'ın çilekeş ruh eşini oynamıştı. Peki ya gerçek hayatta? Belki de gerçek hayatta da aynı rolü oynamıştı. Yibo'nun ilk başlardaki yardım etmek amaçlı birkaç denemesi kesilmiş,  Xiao Zhan'a iyileşmesi için gereken boşluğu vermişti.

Lakin birkaç hafta önce, patlamış ve kapısından dalıp geçmişti.

Lan Wangji bunu asla yapmazdı - Wei Wuxian'i kendisinin istediği platonik şekilden uzakta tutmakta ısrarcı olurdu. Onun tek istediği...sevdiğinden dolayı bir şeyler vermek ve zorunluluktan doğan bir şeyi hiçbir şekilde kabul etmemekti.

Xiao Zhan'ın göğsü daha da sıkıştı.

Kendisi de Yibo için bunu mu ifade ediyordu? Bir zorunluluk ya da belki de Yibo bu rolü ona...şeyden dolayı vermişti?

Bu kelimeyi düşünmeyi reddediyordu ama artık nefes alamıyordu o yüzden doğrulup oturdu. Bir saniye için Xiao Zhan boğuluyormuş gibi hissetmişti ama göğsüne vurduğu birkaç ufak darbe anksiyete krizini yatıştırmış ve kısa sürede toparlayabilmişti.

Karanlıkta boş boş baktı.

Ve sonra içindeki ses konuştu. "Sevmek ve acımak arasında çok ince bir çizgi vardır."

İşte.

O kelimeyi söylemişti ve bu yalnızca acıma duygusuyla doluysa onun için bir anlam ifade edecekti.

Başka neden Yibo onu...sevsindi ki?

Bu çektikleri bir drama değil gerçek hayattı.

Yibo onun çok iyi bir arkadaşıydı ve daha önce kabul ettiği gibi de ona karşı derin bir ilgi hissediyordu.

Peki sevmek ile acımak ile ilgi olan bu bölge neyin nesiydi? Bütün bedeninin karıncalanmasına sebep oluyordu ve bahsettiği bu karıncalanma iyi anlamda değildi. Daha çok yerinde duramamasına sebep olan türdendi ama yataktan çıkamazdı o yüzden yan dönüp kendini tekrar battaniyenin altına gömdü.

Yibo, kalbi adını yumuşakça söylemişti lakin ne hissedeceğini bilmiyordu.

Yibo'nun kendi isteğiyle bu rolü ona vermiş olmasına mutlu muydu? Kesinlikle hayır.

Yibo'nun böyle bir şeyi yapma gereği duymasasına kızgın ve birazcık da gücenmiş miydi? Belki.

Bir kez daha arı kovanına çomak sokmadan aralarında bunu nasıl dile getirip konuşacaklarını bilmediği için üzgün müydü? Evet! Tabii ki de evet.

Ağırca iç çekmiş ve gözlerini kapatmıştı.

Uykunun kendini aniden içine çekmesini umuyordu ama onun yerine gelen mesajın sesi aniden onu korkutmuştu.

Telefonuna uzandı ama durdu. Çünkü mesajı atanın kim olabileceğinden kuşkulanıyordu.

Belki rol hakkında konuşmaya çalışacak olan Yibo idi, ya da güncellemeler için onunla iletişim kuran Nini. Ya da belki nasıl olduğunu öğrenmek için mesaj atan annesi.

Bunlarının hiçbirinin önemli olmadığını fark etti çünkü refleks olarak beklediği yalnızca bir mesaj vardı.

Yibo'nunki.

Bekliyordu ki şüphelendiği şeyi - Yibo'nun bu senaryoyu ona, incelemesine yetecek kadar ilgisini çekmesi ve muhtemelen de rolü alması için ittirdiğini - onaylayabilsin.

Gelgelelim ki onu en çok rahatsız eden şey nedeniydi ve eğer sırf acıdığı içinse Yibo'nun kafasını yere gömecekti.

Şüphesi ise böyle bir durumun çok uçta oluşuydu çünkü Yibo onların alanındaki en rekabetçi ve en profesyonel sanatçılardan biriydi. O yüzden ne halt etmeye bu kadar iyi ve elde etmesi asırlar süren bir senaryodan vazgeçsindi ki? Böyle hissettiği ilk ve son sefer The Untamed'in senaryosunu okuduğu zamandı ve Yibo'nun da bunu fark ettiğine hiç şüphe yoktu.

The Winter Wind | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin